صفحات الموضوع:   [1 2 3 4] >
Karma bir yapı olarak Türkçe ve dilin yeterliliği konusu
ناشر الموضوع: Cagdas Karatas
Cagdas Karatas
Cagdas Karatas  Identity Verified
تركيا
Local time: 08:19
عضو (2007)
أنجليزي إلى تركي
Oct 16, 2008

Türkçe'nin karma yapısı (Arapça, Osmanlıca, Farsça, Yunanca, Fransızca, İngilizce ve diğer dillerden gelen katkı) sizin için ne ifade ediyor? İyi ki de Osmanlıca veya başka kökenli kelimeler var yoksa nice olurdu halimiz diyenlerden misiniz? Öz Türkçe diye adlandırılan şeye inanıyor musunuz? Evet ise Öz Türkçe teknik metin yazmak ne kadar mümkün olabilir? Sizce özellikle teknik terimlerde yangından mal kaçırırcasına kaynak dilden yabancı harf ya da toptan kelim... See more
Türkçe'nin karma yapısı (Arapça, Osmanlıca, Farsça, Yunanca, Fransızca, İngilizce ve diğer dillerden gelen katkı) sizin için ne ifade ediyor? İyi ki de Osmanlıca veya başka kökenli kelimeler var yoksa nice olurdu halimiz diyenlerden misiniz? Öz Türkçe diye adlandırılan şeye inanıyor musunuz? Evet ise Öz Türkçe teknik metin yazmak ne kadar mümkün olabilir? Sizce özellikle teknik terimlerde yangından mal kaçırırcasına kaynak dilden yabancı harf ya da toptan kelime araklamanın tercih edilmesi Türkçe ile ilgili bir şeylerin eksik veya ayıplı olduğunu mu, dili kullanan bizlerin tembel ya da aşırı zaman sıkıntılı olduğumuzu mu gösteriyor? - Somut örnekler lafın havaya gitmemesine yardımcı olacaktır. - Kısacası Türkçe ne kadar yeterli bir dil?

Saygılarımla...
Collapse


 
serdengecti
serdengecti
Local time: 08:19
أنجليزي إلى تركي
türkçenin yeterliliği hakkında Oct 17, 2008

iyi günler, son zamanların tartışılan konularından birisi olan bu başlığı özgün bir yaklaşımla sorulmuş bir soru halinde görmekten mutlu olduğumu söylemek isterim ve konu hakkındaki hassasiyetinizden ötürü size teşekkür ederim.
aslında ben türkçemiz hakkında karamsar değilim, aksine türkçenin herkesçe bilindiği gibi köklü ve saygıdeğer bir dil olduğunu düşünüyorum. dilimizdeki yabancı kelimelerin fazla oluşu zaman zaman beni de üzüyor, düşü
... See more
iyi günler, son zamanların tartışılan konularından birisi olan bu başlığı özgün bir yaklaşımla sorulmuş bir soru halinde görmekten mutlu olduğumu söylemek isterim ve konu hakkındaki hassasiyetinizden ötürü size teşekkür ederim.
aslında ben türkçemiz hakkında karamsar değilim, aksine türkçenin herkesçe bilindiği gibi köklü ve saygıdeğer bir dil olduğunu düşünüyorum. dilimizdeki yabancı kelimelerin fazla oluşu zaman zaman beni de üzüyor, düşüncelerini türkçe olarak, başka dillerin hakimiyetine girmeden anlatabilmek yüce türk halkının tabii özgürlüğüdür. fakat bu kelimelerin dilimizde oluşu farklı kültürlere ev sahipliği yapmamızdan veya tarih içindeki etkileşimlerimizden ya da özellikle, öncelikli olarak ingilizce ve ardından fransızca,almanca kelimelerin sanayi devrimi ve en önemlisi internet devrimiyle dilimize girişindendir. arap ve pers kültürleriyle de gerek dini gerek siyasi ilişkiler yönünden uzun süre iletişim halinde bulunmamız, ve tarihimizin farklı evrelerinde arapça ve farsçanın çok önemli yere sahip olması hiç kuşkusuz duruma farklı bir boyut kazandırmıştır. ancak fazla da bu durumu yadırgamamak, dilin gelişim evreleri olarak adlandırmak lazım, lakin neden olduğunu hala anlamamışımdır zamanında farsçanın ciddi boyutta kullanımı olmuştur. ikiyüz ya da üç yüz yıllık bir ingilizce metni okuduğumda kolaylıkla yazılanları anlayabilmeme rağmen, eski türkçe kaynaklardan yeterli verimlilikte yararlanamamaktayım. bunun bizim açımızdan tarihle olan iletişimimizi yavaşlattığı kanısındayım. çoğu insan bu bağlamda ulu önderin başlattığı dil inkılabına atıflarda bulunmakta, ancak ben bunun radikal, ancak bir o kdara da kararlılıkla ve cesaretle icra edilmiş bir hamle olduğunu düşünmekteyim. aksi takdirde bugün karşımıza eski türkçe konuşanlar ve yeni türkçe konuşanlar çıkardı. üstelik yöneten ve elit kadronun sanatlı bir dil kullanması, bunun yanında halkın daha sade ancak talep görmeyen bir türkçe kullanması, ve bu durumdan bir ayrımcılık malzemesi olarak istifade edilmesi hiç hoş değildir. türkçenin sadeleştirilmesi hakkında ise eski türkçe kaynakların gözden geçirilmelidir diye düşünüyorum. bikaç gün önce kıpçak türkçesini anlatan codex cumanicus isimli eserden bikaç alıntıyı okumuştum, gayet anlaşılır olduğunu gördüm. mesela dede kortuk efsanesi... türkçeye daha sade bir çehre kazandırmak bizim elimizde. tabi farklı bilim dalları ve onların terminolojileriyle ilgili kelimelerin türkçeye nasıl kazandırılacağı tam bir soru işareti, zira bu bir edebiyatçının değil, o bilimle uğraşan kişilerin ve şüphesiz çevirmenlerin hassasiyet göstermesi gereken bir konudur. yaptığım tıp çevirilerinde, çoğu zaman kelimeleri bulamıyor, birçok kaynaktan araştırma yapmama rağmen kelimenin türkçesini bulamıyorum. çoğu seferinde o kelimede ifade edilenin ne olduğunu araştırıyorum ya da latince okunuşunu bozmadan türkçeleştiriyorum. böyle bir durumda aslında çevirmen de fazla bişey yapamaz diye düşünüyorum. diyeceğim, kollektif bir çalışma şart ve bu çalışmaya türk dil kurumu önderlik etmelidir. sözlerimi bitirmeden önce geçenlerde karşılaştığım ancak kaynağının güvenilirliğine pek emin olmadığım bikaç istatistiği sizlere sunmmak istiyorum...

"wikipedia'dan"

Türkçede yer alan sözcüklerin toplam %14,33'ü (104.481 sözcüğün 14.973'ü) yabancı dillerden Türkçeye girmiştir:

Arapça: 6.497
Fransızca: 5.330
Farsça: 1.365
İtalyanca: 597
İngilizce: 541
İzlandaca: 1
Rumca: 414
Almanca: 100
Latince: 75
Yunanca: 43
Rusça: 43
İspanyolca: 37
Ermenice: 25
Bulgarca: 19
Macarca: 19
Moğolca: 14
Japonca: 12
İbranice: 7
Portekizce: 3
Norveççe: 2
Soğdca: 2
Fince: 2
Arnavutça: 1
Korece: 1


Türkçeden Diğer Dillere Geçen Sözcükler:

Sırpça: 8965
Ermenice: 4260
Bulgarca: 3490
Yunanca: 2983
Farsça: 2969
Arnavutça: 2622
Rumence: 2780
Rusça: 2476
Arapça: 1990
Macarca: 1982
Ukraynaca: 800
İngilizce: 470
Çince:289
Çekçe :248
Urduca:227
Almanca :166
İtalyanca:146
Fince:110


Yabancı kökenli sözcüklerden bazı örnekler:

Arapçadan: fikir, hediye, resim, insan, saat, asker, vatan, ırk, millet, memleket, devlet, halk, hain, kurban, şehit
Farsçadan: tahta, pazar, pencere, şehir, hafta, ateş, rüzgâr, ayna, can, dert, hoş, düşman, kahraman, köy
Yunancadan: liman, kutu, ırgat, lamba, filiz, kiraz
İtalyancadan: banyo, bavul, politika, gala, borsa, fanila, posta, iskele, jandarma
Fransızcadan: lüks, kuzen, pantolon, kuaför, hoparlör, kamyon, sürpriz, şans, detay, iskelet, anten, lavabo, eviye, tuvalet, polis
İngilizceden: pikap, tişört, mayın, miting, video, teyp, kod, çita, medya, sandviç
Almancadan: şalter, şvester, haymatlos, kuruş, beher



Türkçe kökenli ya da alıntı sözcüklerden bazı örnekler:

cacık: Yunanca "zaziki"
denge (para): Rusça "dengi"
dilmaç (çevirmen): Almanca "Dolmetscher"
dolma: İngilizce "dolma", Yunanca "dolmalakis"
duman: Rusça'da "tuman"
koç: İngilizce'de "coach"
ordu: Almanca, İngilizce ve Fransızca "Horde"
yelek: İngilizce ve Fransızca gilet, ispanyolca gileco, jaleco, chaleco, arabca jalikah
yoğurt: İngilizce "yoghurt", Fransızca "yaourt", Almanca "Joghurt", İspanyolca "yogur"
yar (uçurum): Rusça "zar"
yarlık (ferman): Rusça "zarlik"


Basında yabancı kelimelerin kullanım oranları:

Tuba Ersöz'ün bir araştırmasına göre, basındaki yabancı kökenli sözcük kullanımı halka göre daha yüksek bir konumda. Basın dili halka bilimsel dilden daha yakın olması gerekirken, Türkiye'deki bu tam tersine işleyen olgu dikkat çekici.

Araştırmaya göre dil devriminden bu yana basın dilinde Türkçe sözcük kullanımı artmış, Farsça ile özellikle Arapça sözcüklerin kullanımı büyük ölçüde düşmüştür. Buna karşın diğer dillerden alınan sözcüklerin kullanımında bir artış olmuştur, ki bu rakamların günümüzde daha da arttığı tahmin edilmektedir.

Yıl Türkçe sözcükler Arapça sözcükler Farsça sözcükler Fransızca sözcükler
1931 % 35 % 51 % 2 % 6
1941 % 48 % 40 % 3 % 4
1951 % 51 % 35 % 3 % 6
1965 % 60,5 % 26 % 1 % 8,5
1995 % 70,9 % 19,7 % 1 % 8,4
2005 % 86 % 6 % 1 % 4,8


saygılarımla...
Collapse


 
Cagdas Karatas
Cagdas Karatas  Identity Verified
تركيا
Local time: 08:19
عضو (2007)
أنجليزي إلى تركي
بادئ الموضوع
İç açıcı örnekler Oct 17, 2008

Böyle gereksiz başlıklar açmama sebep olan terimlerden bazı örnekler verebilirim ve biz de hayrına mini öztürkçeleştirme çalışmaları yapabilir miyiz acaba?

Akreditif (Öneri: Kredi mektubu? Cevap: Iı, bir daha dene.)
Televizyon (Öneri: Uzaktan gösteren Cevap: O ne yaa?)
Asonans (Öneri: Yarım uyak Cevap: Tam karşılamıyor ama birader)

Gibi gibi...


 
skaya
skaya  Identity Verified
تركيا
Local time: 08:19
أنجليزي إلى تركي
+ ...
diller arası etkileşim ve çevirmenlerin görevi Oct 17, 2008

Bence diller arası etkileşim ve kelime alışverişi doğal. Tamam kolayına kaçıp herşeyi olduğu gibi almak yanlış ama TDK'da üçbeş kişinin biraraya gelip karşılık bulmaya çalışması da saçma. Kendi doğal süreci içinde yürümeli. Herşeye de bir karşılık bulmamız gerekmez sanırım. Mesela CD ve DVD yerine birşeyler koymamız gerekmez. Ama CD çalar demek varken, player kelimesini kullanmanın da bir anlamı yok.

Çevirmenlerin olası rolü konusunda şu
... See more
Bence diller arası etkileşim ve kelime alışverişi doğal. Tamam kolayına kaçıp herşeyi olduğu gibi almak yanlış ama TDK'da üçbeş kişinin biraraya gelip karşılık bulmaya çalışması da saçma. Kendi doğal süreci içinde yürümeli. Herşeye de bir karşılık bulmamız gerekmez sanırım. Mesela CD ve DVD yerine birşeyler koymamız gerekmez. Ama CD çalar demek varken, player kelimesini kullanmanın da bir anlamı yok.

Çevirmenlerin olası rolü konusunda şunu düşünüyorum. Bir çevirmen öncelikle bahsettiğim doğallığı aramalı ve o kelimenin asıl muhatapları arasındaki karşılığını bulmaya çalışmalıdır. Eğer yoksa Türkçe karşılık için (gerekirse işi verenle görüşerek) şansını zorlamalıdır. Tıpta olduğu gibi kaynak dilden kopyalamanın norm olduğu bir alanda çeviri yapıyor ise işi kaybetmesine neden olmayacak şekilde Türkçe karşılık kullanma gayreti içinde olmalıdır.

Fakat yine de son kertede terimlere Türkçe karşılık üretmenin çevirmenlerin görevi olduğunu düşünmüyorum. Asıl görev uygulayıcılara ve edebiyatçılara düşüyor.
Collapse


 
dikran d (X)
dikran d (X)  Identity Verified
تركيا
Local time: 08:19
فرنسي إلى تركي
+ ...
Ermenicedeki Türkçe kelimeler halkkında Oct 17, 2008

serdengecti wrote:
Türkçeden Diğer Dillere Geçen Sözcükler:

Sırpça: 8965
Ermenice: 4260
Bulgarca: 3490
Yunanca: 2983
Farsça: 2969
Arnavutça: 2622
Rumence: 2780
Rusça: 2476
Arapça: 1990
Macarca: 1982
Ukraynaca: 800
İngilizce: 470
Çince:289
Çekçe :248
Urduca:227
Almanca :166
İtalyanca:146
Fince:110





Sadece bir konuda yanıt vermek istiyorum. Türkçeden Ermeniceye geçen kelime sayısı 4260 değildir. Bu da Wikipedia'nın ne kadar güvenilir bir kaynak olduğu konusunda şüphelere yol açıyor. Ermenice derken yazı dilini kastediyorsak Türkçeden alınan kelime sayısı çok sınırlıdır: birkaç kelimeden öteye geçmez.
Ama Farsçadan hem Türkçeye hem de Ermeniceye geçen kelimeler var; bu da bu tür yanılgılara yol açıyor. Günlük konuşma dilinde kullanılan kelimeleri dikkate almıyorum.


[Edited at 2008-10-17 16:46]

[Edited at 2008-10-18 18:04]


 
Cagdas Karatas
Cagdas Karatas  Identity Verified
تركيا
Local time: 08:19
عضو (2007)
أنجليزي إلى تركي
بادئ الموضوع
Doğallık(mı?) Oct 17, 2008

skaya wrote:

Bence diller arası etkileşim ve kelime alışverişi doğal. Tamam kolayına kaçıp herşeyi olduğu gibi almak yanlış ama TDK'da üçbeş kişinin biraraya gelip karşılık bulmaya çalışması da saçma. Kendi doğal süreci içinde yürümeli. Herşeye de bir karşılık bulmamız gerekmez sanırım. Mesela CD ve DVD yerine birşeyler koymamız gerekmez. Ama CD çalar demek varken, player kelimesini kullanmanın da bir anlamı yok.


Şükrü, öncelikle teşekkür ederim görüşlerin için. Doğal süreç bu konunun en can alıcı noktalarından birini oluşturuyor. Ben çoğu zaman bir dilbilimci hassasiyeti ile bunu düşündüğümde içinden çıkılmaz düşünce açmazlarında buluyorum kendimi. Çünkü, doğallık ve tembelliğin ya da geçiştirmeci yaklaşımın birbirinden nasıl ayrılabileceği uzun uzadıya tartışılabilecek bir konu.

Mesela CD player ve CD çalar örneğini ele alalım. CD: Compact Disc. Yoğun Disk diye bir çeviri denemesi de aklımızın bir kenarında dursun şimdilik. Benim bakış açıma göre, belki katılmayacaksın, CD player yerine CD çalar kullanmanın övünülecek ya da diline saygılı ve yahut kitabına göre hareket eden payesini almamıza gerekçe oluşturacak hiçbir tarafı yok. CD çalar terimine baktığımda benim gördüğüm, olduğu gibi duran bir CD ve onun yanına dilsel mantık açısından yanlış bir biçimde yerleştirilmiş "çalmak" fiili. Neden yanlış diyorum? Çok büyük ihtimalle, yanlışım varsa düzeltin, kaset türevi araçlar için "çalmak" eyleminin kullanılması müzik aleti çalmak düşüncesinden kaynağını alıyor. Bir bakıma bir aletten ses çıkarmak... TDK bunu kelimenin üçüncü anlam maddesinde,

"3. Bir müziği dinlemeyi sağlayan aleti çalıştırmak:
"Fevkalâde zekidir; iyi dans eder, piyano çalar, tenis oynar, ata biner, avcıdır, kayakçıdır."- R. H. Karay

olarak tanımlıyor.

Yani, bu anlamıyla çalmak kelimesi çalma eylemini icra eden kişiye ciddi bir rol yüklüyor. Hüner ya da efor gerekliliği sezmiyor muyuz? Müzisyen ya da ahenk içerisinde ses çıkaran diye tanımlayacağım kişi belirli bir hareketler bütününü sergileyerek enstrümanla doğrudan ilişki içerisinde alet üzerinde hazır bulunmayan sesi çıkarıyor. Buna göre, içerisine CD yerleştirilip düğmesine basıldığında hazır sesi çıkarmaya başlayan bir cihazın eylemi için çalmak fiilini kullanmak ne kadar doğru oluyor?

Bu dediğime karşı sürüyle tez öne sürülebilir. Benim aklıma ilk gelen: Burada çıkan ses üzerine yoğunlaşmaya gerek yok. CD çalar içine konulan aleti (CD) çalıştırıyor mu, çalıştırmıyor mu sen ona bak. Çalmak kelimesinin anlamı da bunu gerektirmiyor mu? E, o zaman sorun nedir?

Benim burada yapmaya çalıştığım veya bu başlığı açarken amaçladığım işte bu gibi beyin fırtınalarına girmek. Neden? Üzerinde bu kadar ince düşünülmeyen dilimizin günbegün hımbıllaştığı, kısırlaştığı gerçeği benim için ciddi bir sorun da ondan.

Neyse devam ederiz.


 
Şadan Öz
Şadan Öz  Identity Verified
تركيا
Local time: 08:19
أنجليزي إلى تركي
Konuya ilişkin birkaç soru Oct 18, 2008

Bir iki noktayı açıklığa kavuşturmak gerekiyor sanırım.
Başlıkta bir sorun var gibi. Başlık önemli, çünkü tüm konunun çerçevesinin sağlamca belirlenmesinde veya dağılmasında büyük payı var.
Türkçe bir dil olarak mı karma yapıya sahip, yoksa sözcük hazinesi mi karma nitelikte?
Sanırım ikincisi kast ediliyor.
Bu bağlamda Şükrü arkadaşın görüşüne tümüyle katılıyorum.
Bir de sorum olacak, belki konudaki tıkanıklığı be
... See more
Bir iki noktayı açıklığa kavuşturmak gerekiyor sanırım.
Başlıkta bir sorun var gibi. Başlık önemli, çünkü tüm konunun çerçevesinin sağlamca belirlenmesinde veya dağılmasında büyük payı var.
Türkçe bir dil olarak mı karma yapıya sahip, yoksa sözcük hazinesi mi karma nitelikte?
Sanırım ikincisi kast ediliyor.
Bu bağlamda Şükrü arkadaşın görüşüne tümüyle katılıyorum.
Bir de sorum olacak, belki konudaki tıkanıklığı beyin fırtınasıyla giderme çabasına bir destek olur:
Bir Türkçeleştirme ve hatta Öztürkçeleştirme çabasına gerek var mıdır?
Dili geliştiren ve nispeten homojenlik sağlayan şey, sözcükler üzerinde kurul çalışması yapmak mıdır?
Ulusalcı bir duruşla televizyona, misal "uzaktan yayın görüntüleyici" şeklinde bir Türkçeleştirme yapıp yabancı dilden ithalatı durdurunca dilimiz güç kazanıp gelişim kaydediyor mu?
Son olarak, yine bağlantılı bir soru: Diller ulusal kültür sınırları içinde mi gelişip güçlenir?

Sorularımda yönlendirme var kuşkusuz; yine de farklı görüşleri merak ediyorum.
Örneğin "atölye sehpası" yerine yanlış da olsa "işlik dayangası" deme gereksinimi duyan kişi bunu neden yapar? Dayanga sözcüğü sehpa anlamına gelmiyor yaptığım araştırmalara göre. Ama buna neden gereksinim duyarız?

Şimdilik düşüncelerim ve sorularım bunlar.
Collapse


 
Serkan Doğan
Serkan Doğan  Identity Verified
تركيا
Local time: 08:19
تركي إلى أنجليزي
+ ...
Karma ve karmaşa Oct 18, 2008

Bu konunun (da) polemik haline gelmeden, birbirimize katkı sağlayarak yararlı şeyler yapacağımıza inanarak bir şeyler yazmak istedim. Aslında bu konuya pek öyle siyah-beyaz meselesi gibi bakmamak gerekir. Yani Türkçe neye göre yeterli ve zengindir, neye göre yetersiz ve kısıtlıdır, hangi ölçütlere göre?. Bir görüşe göre, Türkçe dört dörtlük bir bilim dilidir. Buna karşın, kendi kendime “efendim öyleyse niye zamanında yüzyıllarca yaşamın pek çok dalına �... See more
Bu konunun (da) polemik haline gelmeden, birbirimize katkı sağlayarak yararlı şeyler yapacağımıza inanarak bir şeyler yazmak istedim. Aslında bu konuya pek öyle siyah-beyaz meselesi gibi bakmamak gerekir. Yani Türkçe neye göre yeterli ve zengindir, neye göre yetersiz ve kısıtlıdır, hangi ölçütlere göre?. Bir görüşe göre, Türkçe dört dörtlük bir bilim dilidir. Buna karşın, kendi kendime “efendim öyleyse niye zamanında yüzyıllarca yaşamın pek çok dalına öncülük etmiş millet bilim dili olarak Arapça ve edebiyat dili olarak Farsça’yı benimsemiş” diye soruyorum ben de.. Örneğin, dünya üzerinde birkaç ulusun sahip çıktığı Mevlana eserlerini Farsça yazmıştır, aslan Afganistan kökenlidir. Onun için Konya bir son duraktır, göç ettiği yerdir. Yaşarken kendini bu kimliğe ait hissettiğini zannetmem. Belki bundan dolayı şu an değerini bizden çok başkaları biliyor. Ayrıca, günümüzde de en iyi eserlerini veya bütün eserlerini kendi dilinden başka bir dilde yazan pek çok yazar yok mu? Bunun illa ki tek ve tepki çeken bir nedeni mi olması gerekir? Bu konu biraz da hep uluorta uzun uzadıya konuşulan Osmanlıca-Türkçe tartışması ile ilintili. Kullandığımız dilin ne kadarı gerçek/öz Türkçe? Türkçe olarak kullanmadığımız kaç sözcüğün Türkçe karşılığı var, bunlar benimseniyor mu, kullanılıyor mu? Kısacası Türkçe günlük hayatta kendini kabul ettirebilecek yeterli bir dil mi, matematiği buna müsait mi? Şimdiye kadar dilin pek çok noktasında sayısız hata yapan ve sonunda artık pek çok kimse tarafından bu konuda otorite olarak kabul edilmekten hayli uzaklaşan TDK’nın şu aralar ite kaka eklemeleri deyimleri atasözlerini de katarak kelimeleri birkaç yüz bin daha fazlalaştırılmış bir sözlük hazırlamakta olduğunu biliyoruz. İngiliz’in milyon kelimelik sözlüğü var da bizim olamaz mı diyorlar.. Bu iteklemeli yaklaşım günlük hayatta, efendim yani halkta beklediği karşılığı bulamaz. Osmanlı devrinde gerçek Türkçe’yi kırsal kesimdeki cahil görünen köylüler konuşuyordu. Başkentte, ilim-irfan seviyesi arttıkça Türkçe terk edilir, başkaca diller el üstünde tutulurdu. Resmi ideolojide yıllarca bize Türk “Halk Müziği” avam tabakanın, alt katmanın müziği olarak öğretilmedi mi? Ne yazık.. Bir türlü aşağılık kompleksi ile birbirimizi ölesiye pohpohlama arasında bir dengeyi tutturamıyoruz. Bizim dilimizin iyi ve yeterli olması için diğer bazı dillerin kötü-kaka olması gerekmez. Zaten herkes gerektiği, işine yaradığı ve merak ettiği ölçüde yeteneğine göre başka diller öğrenir. Önemli olan herkesin kendi dilinde (bizim durumumuzda, Türkçe’de) bir duygunun veya düşüncenin olabildiğince doğru ve güzel ifade edilmesidir. O nereden girmiş, bu nereden çıkmış, çok mühim değil son tahlilde. Şimdilik benden bu kadar diyerek işime döneyim. Zira daha çok uzatırsam karma felsefesi ve kuantumsal yaşam tarzına el atacağım.Collapse


 
Cagdas Karatas
Cagdas Karatas  Identity Verified
تركيا
Local time: 08:19
عضو (2007)
أنجليزي إلى تركي
بادئ الموضوع
Başlık Oct 18, 2008

Sadan Oz wrote:
Türkçe bir dil olarak mı karma yapıya sahip, yoksa sözcük hazinesi mi karma nitelikte?


Şadan Bey,

Sorularınıza zeval vermeksizin, hatta onları da dahil etmeniz çok hoşuma gitti, başlıktaki arıza hususunu biraz açarsanız ben de başlığın uygun şekilde düzenlenmesi girişiminde bulunacağım. Alıntıladığım sorunuzda tam olarak kast ettiğiniz nedir? Tam anladığımdan emin değilim çünkü.


 
Şadan Öz
Şadan Öz  Identity Verified
تركيا
Local time: 08:19
أنجليزي إلى تركي
Yanıtı başlığın kendisi Oct 18, 2008

Çağdaş, başlık "Karma bir yapı olarak Türkçe..."
Bu cümleye bakınca, Türkçe'nin karma bir yapı olduğu sonucu çıkıyor. Karma yapı ile sözcük hazinesi ulusal köken bakımından farklı sözcükleri barındıran bir yapı arasında ciddi bir fark var.
Sorumu bir daha yinelemiş oluyorum belki ama yine sorayım:
Dış kültürlerden alınıp kullanılan sözcüklerin dışında Türkçe'nin bir karma yapı olduğu da mı düşünülüyor? Yani varsa böyle bir
... See more
Çağdaş, başlık "Karma bir yapı olarak Türkçe..."
Bu cümleye bakınca, Türkçe'nin karma bir yapı olduğu sonucu çıkıyor. Karma yapı ile sözcük hazinesi ulusal köken bakımından farklı sözcükleri barındıran bir yapı arasında ciddi bir fark var.
Sorumu bir daha yinelemiş oluyorum belki ama yine sorayım:
Dış kültürlerden alınıp kullanılan sözcüklerin dışında Türkçe'nin bir karma yapı olduğu da mı düşünülüyor? Yani varsa böyle bir teori, ki şaşırmam, Sibirya'dan Orta Avrupa ovalarına kadar nefes nefese bir maceradır bu dilin geçmişi, o yüzden bilmek istedim.

[Değişiklik saati 2008-10-18 19:59]
Collapse


 
chevirmen
chevirmen  Identity Verified
تركيا
Local time: 08:19
عضو (2006)
أنجليزي إلى تركي
+ ...
Dil ve Tarih Oct 18, 2008

Türkçe'yi karma bir yapı olarak adlandırmadan önce, kendimize tarih nezdinde tekrar bakmamız gerekir. Zira, tarih ve dil birbirini tamamlayan bir bütünün parçaları. Ayrı ayrı bakılmamalı.

Şadan Bey'in dediği gibi, Orta Asya'dan çıkan bir ırkın dünya sahnesinde neleri başardığını ve halen kendi örf adetleri ile yaşamını devam ettirdiği düşünülürse, Türkçe'nin zenginliği kolayca kavranabilir. Türkçe'nin zamanın emperyal dili olması, bünyesi
... See more
Türkçe'yi karma bir yapı olarak adlandırmadan önce, kendimize tarih nezdinde tekrar bakmamız gerekir. Zira, tarih ve dil birbirini tamamlayan bir bütünün parçaları. Ayrı ayrı bakılmamalı.

Şadan Bey'in dediği gibi, Orta Asya'dan çıkan bir ırkın dünya sahnesinde neleri başardığını ve halen kendi örf adetleri ile yaşamını devam ettirdiği düşünülürse, Türkçe'nin zenginliği kolayca kavranabilir. Türkçe'nin zamanın emperyal dili olması, bünyesine dahil olan topluluklarla etkileşim, çevre ülkelerle etkileşim sonucu olarak bir çok kelimeyi bu havuza toplamıştır. Kanımca, bizim bunu kültürümüz olarak kabul etmemiz ve bir millet olarak Türkçemize sahip çıkmamız gerekir, kelimeleri yok bu Arapça, yok bu Farsça, yok bu Fransızca deyip ayırt etmeksizin. Bavula seyahat çantası da diyebiliriz, ancak bavulu sinemizden çıkarıp atabilir miyiz?

Günümüzde ise, Türkçe'ye özellikle teknik alanlardaki yabancı kelime girişi sadece Türkçe için değil, diğer diller için de bir problem. Bu esas olarak teknoloji üretmekle doğrudan orantılı. Teknolojiyi üreten, olmadık bir şey bulan bunu başkalarına empoze edebiliyor. Doğal olarak açık kaynakların fazlalığı, bu tür yeniliklerin öncelikle bilim camiasında değerlendirilmesi ve aynen kullanılması, dilbilimcilerin bu kavramlara sonradan vakıf olması sonucunu doğuruyor.

Son olarak Öz Türkçe, bizim olana her zaman sahip çıkmak gerekir düşüncesindeyim. Tarihin, dilinde bunun bir parçası olarak kesintisiz bir süreç olduğu düşünülürse, yeni yerler, yeni milletlerle bir etkileşime girmek, Öz Türkçe'yi geliştirmiş ve bugüne kadar getirmiştir. Diğer yanda Orta Asya'da kalan Türklerin (Kazak, Türkmen, Uygur, Tatar...) bir çoğu da Öz Türkçenin yapısını korumakla beraber, bulundukları ortam içinde bünyelerine yeni kelimeler dahil etmiştir. Bu zamanla kaçınılmaz bir süreçtir. Dilin yaşayan bir varlık olduğu söyleniyorsa, ki öyle, gelişmesi de kabul edilmelidir.
Collapse


 
Cagdas Karatas
Cagdas Karatas  Identity Verified
تركيا
Local time: 08:19
عضو (2007)
أنجليزي إلى تركي
بادئ الموضوع
Pek tabi Oct 18, 2008

Sadan Oz wrote:

Çağdaş, başlık "Karma bir yapı olarak Türkçe..."
Bu cümleye bakınca, Türkçe'nin karma bir yapı olduğu sonucu çıkıyor. Karma yapı ile sözcük hazinesi ulusal köken bakımından farklı sözcükleri barındıran bir yapı arasında ciddi bir fark var.
Sorumu bir daha yinelemiş oluyorum belki ama yine sorayım:
Dış kültürlerden alınıp kullanılan sözcüklerin dışında Türkçe'nin bir karma yapı olduğu da mı düşünülüyor? Yani varsa böyle bir teori, ki şaşırmam, Sibirya'dan Orta Avrupa ovalarına kadar nefes nefese bir maceradır bu dilin geçmişi, o yüzden bilmek istedim.

[Değişiklik saati 2008-10-18 19:59]


Karma bir yapı olarak Türkçe derken amacım Türkçenin karmalığını veya karma olmadığını sorgulamak değil. Karışım ürünü olmayan dil olur mu sorusu bam diye kafama iner zaten. Aksine ne kadar renkli bir dil olduğuna işaret etme söz konusu. Çok açık olmaya çalışacağım: Yıllar yılı Türkçe, Eski Türkçe, Orta Asya Türkçesi, Orhun Türkçesi vb. efsanelerin adlarını duyup yetiştik. Efsane diyorum çünkü Orhun Yazıtları'ndan Türkçe kitaplarımıza alıntılanan birkaç metin haricinde elle tutulur kaç şey gördüm bunlarla ilgili diye sorarım hep kendime. Belki ondan fazla Oktay Sinanoğlu'nun denemelerini, bilgisayar mucizesini (!?), oturgaçlı getirgeç fıkralarını duydum, gördüm. Öz Türkçe nedir? Biri bunu açıklasın bana istiyorum. Farsça, Arapça, Fransızca vs. kelimelerin girişi öncesinde bir dil yok muydu? Birileri sürekli bu dile bir efsane gibi atıfta bulunmuyor, özlem dile getirmiyor mu? Hatta memleketi satanlar, dilimize kıyanlar ithamlarına kadar varmıyor mu bunların ucu? Madem var o zaman, birileri çok emin bundan. Diyeceğim ki o benim öz dilimdir. Onunla bir şeyler yapılamaz mı? Buradan çıkarılacak umut ve mutluluk nedir?

"Bilgisayar" dedim, "kompüter" demedim. Evet, evet. İşte budur. Kendi köklerimden bir şey ürettim ve kullanıyorum. Araklamadım. Hazırcılık yapmadım. Ben bu dille şartname bile yazarım. Sınırları zorlamak maksat yaa. Efsaneyi gerçekliğe davet.

Önemli not: Bu eğer bir tartışma konusu ise ben bunun herhangi bir tarafında değilim. Benim derdim dilden alabileceğimin en fazlasını almak, bir bakıma doğurtmak ve de samimi olmaya çalışmak.


 
skaya
skaya  Identity Verified
تركيا
Local time: 08:19
أنجليزي إلى تركي
+ ...
Türkçemizi sevelim Oct 18, 2008

Çağdaş, doğallık noktasında, Türkiye'deki tıp dilini (yani prospektüsleri falan) ilgilileri dışında kimsenin anlamaması bence önemli bir kriter sağlıyor bize. CD çalar yerine CD player denebilir elbette ama ne kadar anlaşılır. Böyle bir yaklaşımı benimsersek halkın anlamadığı bir dil konuşmaya başlamaz mıyız? Daha doğrusu sadece belli bir yabancı dili bilenlerin anlayabildiği melez bir dil (belki karma dil ifadesi tam da böyle bir durum için geçerlidir) konu... See more
Çağdaş, doğallık noktasında, Türkiye'deki tıp dilini (yani prospektüsleri falan) ilgilileri dışında kimsenin anlamaması bence önemli bir kriter sağlıyor bize. CD çalar yerine CD player denebilir elbette ama ne kadar anlaşılır. Böyle bir yaklaşımı benimsersek halkın anlamadığı bir dil konuşmaya başlamaz mıyız? Daha doğrusu sadece belli bir yabancı dili bilenlerin anlayabildiği melez bir dil (belki karma dil ifadesi tam da böyle bir durum için geçerlidir) konuşmaya başlamaz mıyız? Doğallık derken bu tür kaygıları gözönüne alıyorum.

Yukarıda çalmak fiili için yaptığın detaylı analizi takdirle karşılıyorum, ama en azından kendim için böyle bir sorumluluk hissetmediğimi söyleyebilirim. Kimin yapması gerektiğini de açıkası bilmiyorum. Kelimelerin kökenlerine dair bilgilere daha çok dilbilimciler vakıftır sanırım. Diğerleri daha çok sağduyularıyla bakarlar meseleye. Fakat daha önce söylediğim gibi dilbilimcilerin de oturup kelime üretmelerinin sonuçsuz ve anlamsız olacağına inanıyorum.

Ayrıca, her terimi Türkçeleştirmek gibi bir davaya inanamıyorum. Bilgisayar kelimesini örnek alalım. Aslında çok kolay kabul edilmemiştir. İlginç ayrıntılar veren bir alıntı yapacağım terimi ilk kullanan Aydın Köksal'dan:

Bilgisayar sözcüğü nasıl ortaya çıktı?

Mezun olduktan sonra bir bilgisayar firmasına girdim. İşi iyi yapabilmek için sözcüklere gereksinim duydum. Çünkü ilk bilgisayar 1960'ta Karayolları'nda karayolları ağının yapılması için kurulmuştu. 1966'da işe başladığımda da Türkiye'de 40-50 tane bilgisayar vardı.

O zamanlarda ne deniyordu bilgisayara?

Elektronik beyin deniyordu. Tabii beyin olmadığı açık. Kompütır, kompüter hatta gompütür diyenler vardı. Elektronik beyini yakıştıramayanlar elektronik hesap makinesi dedi. Elektronik dimağ diyenlere de rastladım. Fransızcada bilgisayar, düzenleyici anlamına gelen "ordinateur/ordinatör"dür. Bilgi işlem yerine "malumat processing" diyenleri bile gördüm.

Niçin Türkçe sözcükler türetme gereği duydunuz?

Ben başladığımda bilgisayar alanında çok mühendis çalışmıyordu. Bu alanda ilk bilgisayar mühendisi benim herhalde. Her şeyi kendi kendime, sabahlara kadar çalışıp öğrendim. Yurtseverlik damarım tuttu ve mesleğin öncülerinden biri olma isteği de üzerine bindi. Ayrıca Türkçe konuşulan bir ülkede bir şeyin yayılması için adının da Türkçe olması gerekiyor.

Neden bilgisayar dediniz peki?

Saymak sözcüğünün çok anlamı var. Bilgisayar sayısal bilgiyi saklıyor, işliyor. Sayışım hesap yapmaktır. Birçok dilde, hesap yapmak anlamına gelir. Ayrıca sayıp dökmek; yani döküm yapmak anlamı da var. Bilgisayar da tam da bu işleri yapıyor. Sonunda 1969 yılında Hacettepe Üniversitesi olarak gazeteye bir ilan verdik ve "Bilgisayar kiralanacaktır" dedik. İlk kez orada kullandık bilgisayar sözcüğünü.

Hemen kabul gördü mü?

Bazı insanlar hemen kabul etti, ama özellikle yabancı dille okumuş insanlara çok ters geldi. O kadar ki 10 yıl sonra tanınmış profesörlerden beş kişi gelip bir kurultay öncesinde bana "Lütfen bu bilgisayar sözcüğünü artık kullanma, bunun yanlış olduğunu söyle. Bir bilgi, iki bilgi diye sayıyor mu?" gibi şeyler söylediler. Kimse kullanmak zorunda değildi tabii, bunlar benim kendi önerilerim. Ama ben Türkçenin bir bilim dili olabileceğini biliyorum. Daha sonra IBM kişisel bilgisayar fabrikasının açılmasıyla bütün evlere bilgisayar girdi. Öyle olunca da yaygınlaştı ve 1980'den sonra bir anda salgın gibi herkes bilgisayar demeye başladı.

Diğer sözcükler nasıl çıktı ortaya?

Onların türemesi daha kolay oldu. Çoğu sözcüğü Türkçeye çevirdim; memory yerine hafıza gibi. İşletim ve yazılım da çok kolay türedi. Bu sözcükleri de ilk kez 1966'da kullandım.


Bilgisayar kelimesini bulup benimseyebilmemiz çok güzel, fakat televizyon veya üniversite kelimeleri de bana aynı derece doğal geliyor. Türkçeleştirmek adına hiç anlamadığım kelimelerle dolu çeviri kitaplar okuyorum, hiç hoşuma gitmiyor. Açıkçası ifrat ve tefritin sözkonusu olabildiği bir alan.

Belki kriter olarak gerçeklerden kopmayan bir Türkçe sevgisini koymalıyız.
Collapse


 
Cagdas Karatas
Cagdas Karatas  Identity Verified
تركيا
Local time: 08:19
عضو (2007)
أنجليزي إلى تركي
بادئ الموضوع
İki kısım Oct 18, 2008

skaya wrote:

Niçin Türkçe sözcükler türetme gereği duydunuz?

Ben başladığımda bilgisayar alanında çok mühendis çalışmıyordu. Bu alanda ilk bilgisayar mühendisi benim herhalde. Her şeyi kendi kendime, sabahlara kadar çalışıp öğrendim. Yurtseverlik damarım tuttu ve mesleğin öncülerinden biri olma isteği de üzerine bindi. Ayrıca Türkçe konuşulan bir ülkede bir şeyin yayılması için adının da Türkçe olması gerekiyor.

Diğer sözcükler nasıl çıktı ortaya?

Onların türemesi daha kolay oldu. Çoğu sözcüğü Türkçeye çevirdim; memory yerine hafıza gibi. İşletim ve yazılım da çok kolay türedi. Bu sözcükleri de ilk kez 1966'da kullandım.


Aydın Köksal ile sohbette mesela çok önemli gördüğüm iki kısım var. "Yurtseverlik damarım tuttu." Bundan çıkacak sonuç: Kompüter, malumat processing diyenler vatan haini olmasa bile yurtsever değildir. Bu bir.

İkincisi senin üzerine bastığın nokta Şükrü. Sorumlu kim? Sorumluluk kimin üzerinde? Köksal diyor ki "Çoğu sözcüğü Türkçe'ye çevirdim; memory yerine hafıza gibi." Çeviri diyor dikkatimizi çekerim. Mesela memory = hafıza çeviri işi 1 kelime/6 karakter nasıl ücretlendirilir bilmem ama hafıza kelimesinin harika bir ürün olduğu ve benim gözümde değerinin milyarlarca lira olduğu kesindir.


 
skaya
skaya  Identity Verified
تركيا
Local time: 08:19
أنجليزي إلى تركي
+ ...
Türkçe nedir Oct 18, 2008

Sadan Oz wrote:

Bir de sorum olacak, belki konudaki tıkanıklığı beyin fırtınasıyla giderme çabasına bir destek olur:
Bir Türkçeleştirme ve hatta Öztürkçeleştirme çabasına gerek var mıdır?
Dili geliştiren ve nispeten homojenlik sağlayan şey, sözcükler üzerinde kurul çalışması yapmak mıdır?
Ulusalcı bir duruşla televizyona, misal "uzaktan yayın görüntüleyici" şeklinde bir Türkçeleştirme yapıp yabancı dilden ithalatı durdurunca dilimiz güç kazanıp gelişim kaydediyor mu?
Son olarak, yine bağlantılı bir soru: Diller ulusal kültür sınırları içinde mi gelişip güçlenir?



Bu sorularla birlikte Çağdaş'ın Orhun Türkçesine göndermesini de dikkate alarak Türkçe'nin ne olduğunu da tanımlamak gerekiyor belki. Ben açıkçası tam tanımlayamıyorum.

Şimdi konuştuğumuz Türkçe'yi Orhun Türkçe'siyle bağlantılı kılan unsurlar elbette var. Mesela ses uyumları ilginç bir bağlantı sağlıyor. Özellikle halk dilinde Türkçe olmayan kelimelerin (örneğin R ve L harfleri ile başlayan tüm kelimeler) doğal ses uyum kurallarıyla nasıl değiştirildiğini görebiliyoruz.

Fakat yine de 10 bin yıl önceki atalarımızla aynı dili mi konuşuyoruz (Orhun anıtları en fazla 1500 yıllık)? Sonuçta dil statik bir olgu değil. İstesek de istemesek de etkileşime giriyor ve değişiyor...Dilimizi sevelim ve özen gösterelim ama Fransızlar gibi mağrur bir dikkatle dili koruyalım derken kendimizi statikleştirmeyelim.

[Edited at 2008-10-18 22:52]


 
صفحات الموضوع:   [1 2 3 4] >


To report site rules violations or get help, contact a site moderator:


You can also contact site staff by submitting a support request »

Karma bir yapı olarak Türkçe ve dilin yeterliliği konusu


Translation news in تركيا





Wordfast Pro
Translation Memory Software for Any Platform

Exclusive discount for ProZ.com users! Save over 13% when purchasing Wordfast Pro through ProZ.com. Wordfast is the world's #1 provider of platform-independent Translation Memory software. Consistently ranked the most user-friendly and highest value

Buy now! »
Protemos translation business management system
Create your account in minutes, and start working! 3-month trial for agencies, and free for freelancers!

The system lets you keep client/vendor database, with contacts and rates, manage projects and assign jobs to vendors, issue invoices, track payments, store and manage project files, generate business reports on turnover profit per client/manager etc.

More info »