Pages in topic: < [1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13] > | Off topic: Çevirmenin Edebiyat Köşesi Thread poster: Haluk Erkan
| Adnan Özdemir Türkiye Local time: 05:21 Member (2007) German to Turkish + ... Herkes geçim derdinde | Oct 18, 2017 |
Eskileriiii alırımmmmm, eskileri alırım diye bağırmakta Sokaktan geçen eskici geçim derdinde Anterenörler, çalıştırıcılar geçim derdinde Tırabzon antirenörünü gönderdi... Çalıştırıcıların adları geçmekte Yılmaz Vural'ı isteyen gene yok gibi... Puroz diye bir yer var Kudoz diye bir şey var Çoğu dereceye girme derdinde Tercümanlar da geçim derdinde yani Bu hafta son haftaa açık t... See more Eskileriiii alırımmmmm, eskileri alırım diye bağırmakta Sokaktan geçen eskici geçim derdinde Anterenörler, çalıştırıcılar geçim derdinde Tırabzon antirenörünü gönderdi... Çalıştırıcıların adları geçmekte Yılmaz Vural'ı isteyen gene yok gibi... Puroz diye bir yer var Kudoz diye bir şey var Çoğu dereceye girme derdinde Tercümanlar da geçim derdinde yani Bu hafta son haftaa açık tarla biberinde Boş geçmeyin millet diye bağıran satıcı Pazarda geçim derdinde... TV'de Levent Özçelik, Ali Gültiken'i konuşturmakta... Beşiktaşın Şampiyonlar Ligi zaferi gündemde Top sakallı entel dantel görünümlü yorumcunun biri Cenk'in fiyatının üst sınırı yok demiş gaztenin birinde Mehmet de geçim derdinde anlayacağınız. Keşke futbol yorumcusu olsaymışım dedim bu akşam O ülke senin bu saha benim gezer dururdum dedim Kendi kendime: 3-5-2; 4-4-2; 1-8-1; salla dur Ağzın da biraz laf yaptı mı İsmini de parlattın mı biraz sivri çıkışlarla Al sana sahne adlı Adnan Beşçeker Evet sayın seyirciler ünlü yorumcumuz Eski çevirmen Beşçeker'e bağlanıyoruz Söz sende Adnan'cım... Şaka şaka. Ben yapamam o korumculuğu. Yağlayacağın, yalayacağın o kadar adam azmanı var ki Kirlenmeden yükselmen olanaksız o piyasada da... Hani eskiden derlerdi ya Ünlü olmanın yolu yönetmenin yatağından geçer diye O hesap... ... İsmail geçim derdinde, Bu yaz sarımsak satışına dadandı Ek gelir olsun diye sarımsak piyasasına giriş yaptı Umarım iyi satmışsındır komşu Kolay değil 4 yılda 2 kere yeniledi evi Borç harç, geçim derdi işte. Mutfağın tuzu Çocuğun harçlığı Ödenecek taksitler Borçlanmalar Borçlanmadan, ucu ucuna yaşamaya çalışanlar Ehkonomi eyi değil gibi pek şu sıralarda Egonomi nassıl, borsa? Zenginler de geçim derdinde Statülerini kaybetmekten korkmaktalar Geçilmekten Geride kalmaktan Ciro/kar payı rasyolarında madara olmaktan Kuşazaki yiyememekten Kabuslarına kum kıtlığı girmesinden Mercedesten, Audiden inip Hondalara binmekten Korkuyorlar işte Bu da bi tür geçim sıkıntısı... Zengin deyip geçme Sıkıntısı, aynen dışı seni İçi beni yakar durumu Slav sevgiliyi kaptırmak da var işin ucunda rakibe Para sayma makinesine sarılarak sabahlara kadar Düşünde saydığı paraları "koerrekte etmek" de zordur Plazalı Holding yaşamında Değil mi amaa! Siyaset esnafı da geçim derdinde Onlarda oy= geçim. Binbir türlü proje üretecen Millete yedirecen proceleri İkna edecen Edemezsen Mercedesleri, kırmızı plakaları, milletvekili rozetini Ve daha fazlasını... unut kardeşim. Kolay mı siyasetçilik Bugünlerde hiç çalışasım yok dostlar Dağda bir kış Adada bir yaz Tarlada bir mevsim Issızlıkta bir yıl geçirmek isterdim açıkçası Ama imkanım yok Biliyorum Çalışmadan da olmuyor Geçim derdi yolumu beketiyor.
[Edited at 2017-10-18 17:25 GMT] ▲ Collapse | | | Adnan Özdemir Türkiye Local time: 05:21 Member (2007) German to Turkish + ... Emperyalizmin matematiği [Katalonya'yı sattılar] | Oct 28, 2017 |
Emperyalizm, sömürgecilk Çok güzel gelsene Türkiye 36ya bölünsün Irak 3e, Suriye 5e Arap coğrafyasında cetvelle Yaratılsın ülkeler Vietnama attıkları bombalar 2nci dünya savaşında kullanılan Bombaların toplamından fazla olsun... Ülkeleri rakamlarla gruplasınlar 3. dünya ülkeleri desinler 2. dünyayı unutmuşlar sayarken Birleşmiş Milletler tiyatrosu kursunlar 45 s... See more Emperyalizm, sömürgecilk Çok güzel gelsene Türkiye 36ya bölünsün Irak 3e, Suriye 5e Arap coğrafyasında cetvelle Yaratılsın ülkeler Vietnama attıkları bombalar 2nci dünya savaşında kullanılan Bombaların toplamından fazla olsun... Ülkeleri rakamlarla gruplasınlar 3. dünya ülkeleri desinler 2. dünyayı unutmuşlar sayarken Birleşmiş Milletler tiyatrosu kursunlar 45 sonrasının 5 veto gücü Başrollerde oynasınlar Türkiye, benzeri ülkelerdeki Eli silahlı her gruptan katil sürüleri "Özgürlük savaşçıları" olsun, çoğu Batılının, batılı hökoometlerin gözünde Emperyalizm rahatına düşkündür Çikolatası, kahvesi, tam olsun Rahatı hiç bozulmasın ister Fabrikalarının dumanı hep tütsün ister Afrikaya Bavyeradan süt satsın ister Çöplerini yığmak ister gariban memleketlere Gariban gördüğü ülkelerde Darbe olsun ister En fazla diyeceği şudur; "Darbe yapın ama başaramazsanız bizim haberimiz olmamış olsun." Özeti budur. Bunlarda: Demokrasi tanımı birkaçyüzlü Özgürlük tanımı bilmem kaç türlü Anayasalara bağlılık coğrafyaya göre değişebilir Bölünme Almanyada olmasın ister İspanya bölünmesin ister Frankonya Bavyeraya Bavyera Almanyaya Katalonya, Bask Ülkesi İspanyaya İskoçya, güzelleştirilmiş adıyla British Fransa zaten merkezi yönetim Brötonlar Fransız İtalyanlar hepten arsız... Belçika bölünmesin İtalya bölünmesin İspanya bölünmesin Britanya bölünmesin Fransa bölünmesin Almanya "cüce" devletlere geri dönmesin AB çatırdayıp göçmesin ABD, US olarak kalsın İster. Dünyayı birkaç numarayla sayılara ayırırlar Adını anmadıkları 1. dünya, batının kendisi oluyor 3. dünya bölünsün, terörle cebelleşsin 1. dünya karına-kazancına baksın. Canı tatlıdır Batı'nın Çikolatası, muzu, trüfü, kuşkonmazı kutsaldır Salkım salkım kazanmayı sever Ucuza alır İşler Ateş pahasına satar Avrupa bölünmesin ! Türkiye, Afrika Yugoslayya, Suriye 1-3-5-7-9 yetmez 100'e bölünsün ister Katalonya'yı sattılar İşlerine öyle geldiği için Sirayet etmesinden korktular Barselona giderse, gidecekse Adaya mı gider acaba Ona çare bulunur Para önemli çünkü Futbolda Da.
[Edited at 2017-10-28 21:19 GMT] ▲ Collapse | | | Adnan Özdemir Türkiye Local time: 05:21 Member (2007) German to Turkish + ... Tuvalet kağıdı yerine bakın neyi önerdiler | Nov 3, 2017 |
Tık tık tık Tıklama sesi Dolar sesi geliyor bir yerden Tıklama, tıklatma sesleri gazete patronlarının Yayın yönetmenlerinin yatak odalarından gelmiyor Bildiğiniz nette okuduğumuz gazetelerden geliyor Tuvalet kağıdı yerine bakın neyi önerdiler Arda Turan bakın nereye transfer oluyor Soğanı dilimleyip kıçınıza sürerseniz bakın ne oluyor Telefonun bilmemne tuşuna 15 kere basınca olanlara Çok şaşıraca... See more Tık tık tık Tıklama sesi Dolar sesi geliyor bir yerden Tıklama, tıklatma sesleri gazete patronlarının Yayın yönetmenlerinin yatak odalarından gelmiyor Bildiğiniz nette okuduğumuz gazetelerden geliyor Tuvalet kağıdı yerine bakın neyi önerdiler Arda Turan bakın nereye transfer oluyor Soğanı dilimleyip kıçınıza sürerseniz bakın ne oluyor Telefonun bilmemne tuşuna 15 kere basınca olanlara Çok şaşıracaksınız Bu çocuk artık çok ünlü -> Bakın kim (67 sayfa) Her yıl değişen, her derde deva moda yiyecekler Siz de şaşıracaksanız Mucize gıdalar (77 sayfa) Tan, Günaydın, HaftaSonu neredeyse Bunların yanında Frankfurter Rundschau kalacak Selvi boylu adamın biri Hürriyette hökoomet komiseri gibi yazmakta Büyük (!) gazetelerden umudumu çoktan kestim ben. Haftada 5 kez birlikte olan çiftler Bakın hangi rahatsızlıktan kurtuluyor Şu ilde müthiş güzellik Tıkla Tıkladım Karşıma Milliyetin emlak sayfası çıktı... Tık Tık tık, tıktıktıktıktık Kanat Atkaya Galatasarayı yorumladı (15 sayfa sürüyor) İnsanı gerizekalı yerine koyan anlı şanlı siteler Sağ üst köşeye son seste reklam koyan gazteler Holding çıkarlarını millete yedirmeye çalışan Adı büyük kendi güdük internet gazeteleri Millet bunları yemiyor Söğüp çıkıyor sitenizden Avrupa basını hıllı mı? Değil. Anlı şanlı Alaman basını Avrupanın birliğini savunacağım diye Olmadık gülünçlüklere imza atıyor... Franko'nun ruhu dolaşıyor yazılarda Bölünmek kötüyse eğer, herkes bir bahaneyle bölünebilirse Eğer, Niye başka coğrafyaların bölünmelerini öğütlüyorsunuz yayınlarınızda? Katalanların % bilmemkaçı bağımsızlığa karşıymış Yazsanıza yanına bunların çoğunluğunun İspanyolca anadilli göçmenler olduğunu Derdiniz Avrupa bölünmesin Alamanlar avrolarına avro katsın İhracat şampiyonu olsunlar... Şeytan kulağına kurşun ya Almanya bölünürse En az 100'e bölünür değil mi davşanlar siziii Ya Türkiye Ya Doğu memleketleri Ya Afrika Ya Asya? Buralarda terör faaliyetlerini desteklerken Hamburg Altona'daki lokantada patlayan tüple uykusuz kalıyorsunuz ülkece Askerler, polisler Avrupa'da ölmesin yazıktır diyorsunuz Askerler, polisler Türkiye'de ölsün demeye getiriyorsunuz Örgütlenme var diye ev basıp müstakbel terörist avlamak sizde serbest Buralardaki eli rpgli, keleşli, bombalı, intihar bombacılarını Bilmem nerenin işçi partilisi diye veriyorsunuz yayınlarınızda Bir işçi partisi de ben kurdursam Almanyada Bak gör nasıl rahat ederdiniz! "Özgürlük savaşçıları" sizde de öldürümlerde bulunsa, öldürmeler yapsa Öldürse Gazetelerinize manşet atarsınız artık "Hurrraa bizde de savaşan işçi partililer var artık, yaşasınnn" diyerek Yazar mısınız böyle Yazamazsınız, yazmazsınız, aklınızın ucundan bile geçmez. Batının 1 ölüsünün değeri Doğunun 1000 ölüsü kadardır beyninizde çoğunuzun. İnsanın algısıyla oynamayan kalmamış Tarafsızlık hikaye Herkes bir yerlerin tarafı ama Sorsan Bilimsel takılanlar Ülkeyi cennetten bir köşe gibi gösterenler Türkiyeyi refahtan uçuranlar Bilgi çağı, bilgi kirliliği çağına evriliyor Devamlı bombardıman Sürekli yönlendirme Bu kadar bilgiye, yönlendirmeye kimin ihtiyacı olur ki? Tık tık para Tık tık dolar Tık tık yönlendirme Bugün hiçbirinizi tıklamıycam kardeşim Ne haliniz varsa görün. Üstüne alınan yayın organları Sizlere iyi tıklanmalar dilerim.
[Edited at 2017-11-03 18:05 GMT] ▲ Collapse | | | Adnan Özdemir Türkiye Local time: 05:21 Member (2007) German to Turkish + ... Halka filmindeki Samara'ya benziyormuş | Nov 6, 2017 |
Yaşadığım şehirde Üniversite kız yurdundaki esrarengizlik Ana gündem sayın seyirciler Sıra sizde diyormuş yüzünü saçlarıyla Kapatan Samara Samara bir grup da olabilirmiş Dengesiz bir kız da Önceki gün vizeler iptal edilmiş Çok büyük panik ve korku varmış Şehrin en büyük kyk yurdunda Daha dün polislerle tartışıyordu kyk il müdürü Çekiyorlar, çekmesinler engelleyin diye bağ... See more Yaşadığım şehirde Üniversite kız yurdundaki esrarengizlik Ana gündem sayın seyirciler Sıra sizde diyormuş yüzünü saçlarıyla Kapatan Samara Samara bir grup da olabilirmiş Dengesiz bir kız da Önceki gün vizeler iptal edilmiş Çok büyük panik ve korku varmış Şehrin en büyük kyk yurdunda Daha dün polislerle tartışıyordu kyk il müdürü Çekiyorlar, çekmesinler engelleyin diye bağırıyordu Polislere. Aileler akın akın şehre gelmektelermiş Aslında olaylar 1 aydır devam ediyormuş Sıra sizde yazısı, sol elin çizilen izi Ruj izleri Ne ararsan var... Korkuyorum Ya "elitülü kocaları" gelirse eve "Elitülü kocası" çocukken yarattığım bir hayaldi Zihnimde canlandırdığım şöyle bir şeydi: Avuçlarının içi komple tüyle kaplıydı Ama ne tüyler, diken gibi, iğne gibi... Gıcık gittiği çocuklara musallat olur İki elini aynı anda yüzlerine batırarak Torbasına koyup götürürdü hayalimde... Az korkutmadım çocukları bu elitülü gocasıyla Çocukluk işte Şehirde panik var 1400 nüfuslu kız yurdu teyakkuzda Aileler akın akın şehre gelmekte... Röportajlar veriliyor Harıl harıl araştırmalar, soruşturmalar sürmekte Her katta polisler nöbette Koruma görevlileri de cabası Biz üniversitedeyken ne şakalar yapardık Hey gidi günler hey Şimdikiler Samara ile korkmakta Korkmuyorum, korkmuyorum, korkmuyorum Issık çalıyorum, mezarlık da yakın Hürriyet: 'Samara'ya benziyor...' Polis nöbet tutmaya başladı: http://www.hurriyet.com.tr/samaraya-benziyor-polis-nobet-tutmaya-basladi-40635888
[Edited at 2017-11-07 20:54 GMT] ▲ Collapse | |
|
|
Adnan Özdemir Türkiye Local time: 05:21 Member (2007) German to Turkish + ... Abartınca böyle oldu | Nov 17, 2017 |
Parayı abarttık Dinimiz imanımız neredeyse para oldu Sevgiyi abarttık Sevgililer günü para harcatılan gün oldu Sevişmeyi abarttık Arkadaş, kurduğu pozisyonun altında kalmış Tavana döşettiği aynalardan seyrederken Sevişmelerini Ters bir hareketle penisini kırmış Yahu arkadaşım ! Tavanı anlarım, fantezini anlarım Yatak odanın tavanına Boydan boya döşettiğin aynalara ne demeli ... See more Parayı abarttık Dinimiz imanımız neredeyse para oldu Sevgiyi abarttık Sevgililer günü para harcatılan gün oldu Sevişmeyi abarttık Arkadaş, kurduğu pozisyonun altında kalmış Tavana döşettiği aynalardan seyrederken Sevişmelerini Ters bir hareketle penisini kırmış Yahu arkadaşım ! Tavanı anlarım, fantezini anlarım Yatak odanın tavanına Boydan boya döşettiğin aynalara ne demeli Ya deprem olursa Mahalleli onları deyişiyor günlerdir Zeliha ile Muratı Hijyeni abarttık Mikroplar, bakteriler azalacağına Hastalıklar çığ misali çoğaldı Çalışmayı abarttık Çalışa çalışa hastalandık Kazandıklarımızı hastalıklara kaptırdık Ev yenilemeyi abarttık Kitsch kirliliği çoğu eve bulaştı artık Tavanlar bir acayip Mutfak mermerleri tek bir tornadan çıkmışcasına Tekdüze Yapı malzemecileri, işçileri yoğunluktan başlarını kaşıyamıyor Nispet yapıyor komşular birbirine Gösteriş deliliğine yakalandık Futbolu abarttık Sanayi oldu top oyunu Parası olan Golünü atıyor Zayıf takımları destekliyorum artık Yemeyi, içmeyi, işlenmiş gıdayı Şekeri Çayı Kahveyi Tütünü sigarayı Abarttık Tektipleşmeyi abarttık Kravatı abartmakla başladı aslına çoğu şey Bu Hırvatlar var ya bu hırvatlar... Kravat sevenler kusuruma bakmasın ama Değer mi kardeşim be o kadar boynunu sıkmaya Medeniyet yularını gösterecem diye beynini yakmaya Tektipleşme diğer giysilere doğru sıçradı Giysilerle kalsa iyiydi İnsan olarak tektipleşmeye başladık Düşünceler Sevgiler Aşklar Tutumlar Yazılar Yazarlar Davranış şekilleri Ruhlarımız Yemeklerimiz Mutluluklarımız Haaapppy börtdayyy touu yuuuuuu Deyişimiz Zamansızlığımız bile tektipleşti Zamanımız kalmadı çoğu güzel şeyleri yapmaya Koşuşturmayı abarttık Hızlı yaşamayı Ayranı Balığı Balı Kariyeri abarttık kariyeriii Kariyer köleleri haline geldik Suskunluğu Sakinliği Dinginliği de abarttık Ağzımıza sıçan sıçana... Boyanmayı Giyinmeyi Kapanmayı Rol yapmayı Gibi, gibiymiş gibi olmayı abarttık Ruhlarımız yoruldu abartmaktan Kadınlar az değil Erkekliği abarttılar Erkeksin aslansın kaplansın Yaparsın edersin dediler Gaz verdiler O gazla uçurumdan uçanlar Hiç de az değil Erkekler dolduruşa çabuk gelen Çocuk ruhlu bıyıklılardır çünkü Her gün tıraş olmaları bu gerçeği değiştirmez Çocuk ruhlu bıyıklılarız biz, kabul Körpeliğimizde ruhumuza işlenen Abartmaların kurbanıyız Kadınların abartılan yönleri de az değil hani Mükemmel annelik Mükemmel çalışan kadın Leziz yemeklerin yaratıcısı İyi bir eş olma Görevleri nakşedildi Taze dimağlarına. Büyüyünce yuvayı yapma görevi Dişi kuşlara verildi. Kadın çalışmalı Kadın çalışmamalı Kadın kapanmalı Kadın açılmalı Kadın azgın sevişmemeli Vamp kadın olmalı Dediler... Sünnet edilenleri bile oldu, oluyor Abartıldı çokşeyleri Kadın dediğin Sofya Loren gibi olmalı Şarap gibi yıllandıkça güzelleşmeli Çocuk altı değiştirmeyi Yemek yapmayı Güzel görünmeyi Evde Dışarıda çalışmayı Bilmeli dediler. Sesli sümkürmemeyi Pembeli cici kız olmalarını Tembihlediler Abarttılar görev dağılımlarını Reklamlara çıkarttılar Araba Çikolata Kondom İç çamaşırı Çamaşır suyu Cips Annelik Patates Hustler Playboy Parfüm Kozmetik konulu Daha yüzlerce tür reklama... Başları döndü, yoruldu kadınlar Çok abartıldılar, sömürüldüler Daha acılı, abartılı Yüklenen çok ağırlık vardır onlara Oralara girmeyelim... Şu dizeler bile abartmadır çoğuna göre Bu dördüncü bakışım balkondan kedilere Bu sabah Bakayım ne yapar bıyıklı güzeller Sonra yenip abartılı uykusuzluğumu Zıbarıp düşeyim yatağıma
[Edited at 2017-11-17 18:25 GMT] ▲ Collapse | | | Adnan Özdemir Türkiye Local time: 05:21 Member (2007) German to Turkish + ...
Yemek yapmak adına Ders çalışmak Adına Başarılı olmak adına Çayı karıştırmak adına Hastalanmak adına Gol atmak Adına İyileşmek adına Başarı adına Başarısızlık Adına Çalışmanız, karar almanız adına Pırasa, soğan adına Benim Adıma Çay Adına Kek, börek adına Erken kalkmak Adına Sonbahar, yaz adına Konuşmak Adına Susmak adına... See more Yemek yapmak adına Ders çalışmak Adına Başarılı olmak adına Çayı karıştırmak adına Hastalanmak adına Gol atmak Adına İyileşmek adına Başarı adına Başarısızlık Adına Çalışmanız, karar almanız adına Pırasa, soğan adına Benim Adıma Çay Adına Kek, börek adına Erken kalkmak Adına Sonbahar, yaz adına Konuşmak Adına Susmak adına Öksürmek-hapşırmak adına Tuvalete gitmek Adına Güzel görünmek adına Okulu bitirmek adına Özçekim yapmak Adına Twitter-feysbuk adına Yorulmak Adına Uyumak adına Ali-Veli Adına Adana Adına Japonya-ABD adına İhracat-ithalat adına Güzel konuşmak Adına Kaçan şut adına Atılan gol Adına Doğum günü adına Evlilik yıldönümü Adına Hastalanmak adına İyileşmek Adına İlginç iki istatistik adına Çocuk altına yapınca temizlemek Adına Yenmek-yenilmek adına Atakları kesme Adına Para kazanmak adına Gölgelerin gücü Adına İmkanımız var mı bakmak Adına Sorunları çözmek adına Bakmak Adına Görmek-işitmek adına Yeni jokerimiz bulundu Gözün aydın Türkçe adına Adına Adına Yani Gözünün aydın olması Adına Türk TV'lerinden hızla yayıldı.
[Edited at 2018-01-22 19:48 GMT] ▲ Collapse | | | Babası da öyleydi | Jan 22, 2018 |
Halil Ibrahim Tutuncuoglu "Бёcäטsع Լîfe's cômplicåtعd eñøugh" wrote: Fatma Aliye Topuz'un aynı zamanda çevirmen olduğunu yeni öğrendim. Evet babası merhum da öyleydi. Yani o da çevirmen... | | | Adnan Özdemir Türkiye Local time: 05:21 Member (2007) German to Turkish + ...
Böyle güzel bir başlık ve yazılarınız için çok teşekkür ederim Haluk Bey. Herşey gönlünüzce olsun. Sağolun. | |
|
|
Haluk Erkan Türkiye Local time: 05:21 German to Turkish + ... TOPIC STARTER sen yenisin galiba | Feb 27, 2018 |
sen yenisin galiba; sözcüklerin akşamdan kalma dünyada kendini yaşayacağın içten bir köşe yok omzunda eskimiş kuşlar, dilinde radikal bir rüzgâr gülcü çocuk, hayallerinde cimrisin, diyor sana sen yenisin galiba, ürkekliğin yabansı ve yabancı cümle kurmakta gecikiyorsun, harflerin serçe sen yenisin galiba; âşığa bağdat soruyorsun sen yenisin galiba; aşkının işaret parmağı kayıp için haram su’lar talanı, ... See more sen yenisin galiba; sözcüklerin akşamdan kalma dünyada kendini yaşayacağın içten bir köşe yok omzunda eskimiş kuşlar, dilinde radikal bir rüzgâr gülcü çocuk, hayallerinde cimrisin, diyor sana sen yenisin galiba, ürkekliğin yabansı ve yabancı cümle kurmakta gecikiyorsun, harflerin serçe sen yenisin galiba; âşığa bağdat soruyorsun sen yenisin galiba; aşkının işaret parmağı kayıp için haram su’lar talanı, dışın dağınık dizeler iklimi kalbinden başka, geçmişin ve geleceğin yok gittiği yere kendini götüremeyen göçmez kuş sen yenisin galiba; her aşkta azınlığa düşüyor yüreğin bir aşkın içinde arabölgede milis gibi yaşıyorsun sen yenisin galiba, hiç haram öpücük biriktirmemişsin sen yenisin galiba; diyalektiği ve aşkı şaka sanıyorsun kış serçesi gibi pencere önlerinde telaş yapıyorsun aşk ile alışkanlığı birbirine karıştıran sayısal tarih kuşların doğu'ya ölüme gitmesi içini üşütmüyor sen yenisin galiba; aşkta havalar her dem kötü iki yenilgi arasında sözcüklerini araf’ta soğutuyorsun sen yenisin galiba; soruların yetim, cevapların öksüz sen yenisin galiba; kalbinin dış politikası yok savaş'ta sivil âşık, barış'ta birinci tekil şahıs en yaşlı mevsim kış gibisin, beyazların tarih doğu'n haramaşk divanı, batı'n helâlsu gazeli sen yenisin galiba; aşk bu şehirde iki kere acemi her yangından sonra suçu su’yun üstüne atan âşık sen yenisin galiba; dağları sürç-i lisan sanıyorsun sen yenisin galiba; ezberinde hiç ayrılık yok sözü devlet dışarı âşıkların selâmını almıyorsun her aşktan çırak çıkmak en büyük marifetin şiirlerini eksiğine bozduruyorsun loncalarda sen yenisin galiba; insanı devlet terimi sanıyorsun aşka yenilip âşığı yenen hariçten okunan bir gazel sen yenisin galiba; âşık oldukça küsme hakkı kazanıyorsun sen yenisin galiba; teoride ve pratikte yedeğe düşmüşsün aşkta imlâ hatası yapmakta dönem birincisi ikinci sevişmede kendine ve sevgiline devlet her aşk, her âşık ikinci baskıda düzelir sanıyorsun sen yenisin galiba; nedenlerin sonuçlarını kıskanıyor yanıldığın, yenildiğin cümlelerden hatırlıyorsun çıtkırıldım hayatı sen yenisin galiba; kimi kucaklasan arabölge’de ölüyorsun sen yenisin galiba; galiba sen yenisin her aklından geçeni aşk ve devrim sanıyorsun sezai sarıoğlu ▲ Collapse | | | Adnan Özdemir Türkiye Local time: 05:21 Member (2007) German to Turkish + ...
Mal sahibi, mülk sahibi, Hani bunun ilk sahibi? Mal da yalan, mülk de yalan, Var biraz da sen oyalan!.. __ Kuru idik yaş olduk, Kanatlandık kuş olduk. Birbirmize eş olduk, Uçtuk elhamdulillah. __ Az söz erin yüküdür, çok söz hayvan yüküdür. __ Ölümlünün ölümlüye aşkı, rüzgarda kuma yazı yazmak gibidir. __ Kim umar senden vefayı, yalan dünya değil misin? __ Yunus Emre der hoca Gerekse var bin hacca Hepisinden iyice Bir gönüle girmektir __ Gelin tanış olalım İşi kolay kılalım Sevelim sevilelim Dünyaya kimse kalmaz __ Sular hep aktı geçti Kurudu vakti geçti Nice han, nice sultan Tahtı bıraktı geçti Dünya bir penceredir Her gelen baktı geçti __ Bir kez gönül yıktınısa Bu kıldığın namaz değil Yetmiş iki millet dahi Elin yüzün yumaz değil . . . ... | | | Adnan Özdemir Türkiye Local time: 05:21 Member (2007) German to Turkish + ... Mevlana (1207 - 17 Aralık 1273) | Apr 29, 2018 |
. . . ... *//Mevlana'nın sözleri ve hakkındaki bilgiler netten alınmıştır// Müzik Allah’ın dilidir. Ne olursan ol, yine gel. Sevgi, bilmekten doğar. Sabır, demir kalkandır. Genişlik, sabırdan doğar. Sabır sevinç anahtarıdır. Güzel yüz aynaya âşıktır. Allah mermere emir vermez. İnsanın kanadı, gayretidir. İnsan dostunun huyunu alır. Sebatsız sedef, inci tutmaz. Allah’a şükür, rızkı artırır. Çoban uyudu mu kurt emin olur. Yürek yanmadıkça, göz yaşarmaz. Dert daima insana yol gösterir. Testide ne varsa dışına o sızar. Sual de bilgiden doğar, cevap da. İki kişinin bildiği sır değildir. Kötülerin övülmesi arşı titretir. Anlamak bilmek; bilmek affetmektir. Ayıpsız dost arayan, dostsuz kalır. Gerçek aşkta ne vefa vardır ne cefa. Bu dünya tuzaktır, tanesi de arzular. Savaşsız, sabırsız yenme olur mu hiç? Aşk deliliktir biz delinin delisiyiz. En son ölüm gelir, yine de erken deriz. Kim zahmet çekerse defineyi elde eder. Herkesin bakmadığı yönden bak dünyaya. Sende en iyi ne varsa, dostuna onu ver. Cahil olanların merhameti ve lütfu azdır. Doğruların yemin etmeye ihtiyacı yoktur. Uyku ve uyanma bir nevi küçük mahşerdir. İnsanla hayvan arasındaki fark, edeptir. Cahil olanların merhameti ve lütfu azdır. İyilik aradın mı, insanda kötülük kalmaz. Ölüm yaradılmışın Yaradan’a kavuşmasıdır. Aşk, her şeydedir ama hiç bir şeyde görünmez. Bozuk olunca maya; ne ar tanır ne de haya. Dert, insanı yokluğa götüren rahvan attır. Bulutlar ağlamasa yeşillikler nasıl güler? Eli görmeyen kişi yazıyı kalem yazdı sanır! İyi dostu olanın aynaya gereksinimi yoktur. Kimde bir güzellik varsa bilsin ki ödünçtür. Cahil kimsenin yanında kitap gibi sessiz ol. Bilmek başka, bulmak başka, olmak daha başka. İçteki kiri su değil, ancak gözyaşı temizler. Aşk abdest gibidir, şüpheye düşersen bozulur. Allah merhalesinde akıl beygirine yol yoktur. Kitaplardan önce, kendimizi okumaya çalışalım. Kimin aşka meyli yoksa o, kanatsız kuş gibidir. Tuzağa saçtığın taneler, cömertlik sayılmaz ki. Meyve ekşi bile olsa, olmadıkça ona ham derler. Gülün dikene katlanması, onu güzel kokulu yaptı. Bizim canımıza gelsin senin bedenine gelen ağrı. Sen diri oldukça ölü yıkayıcı seni yıkar mı hiç? Bizi bilen bilir, bilmeyende kendisi gibi bilir! Harf’ler yetmedi anlaşılmama, bari Hâl’den anla. Deniz gibi mal kazan, fakat sen üzerinde gemi ol. Allah ile olduktan sonra ölüm de, ömür de hoştur. Emek ver, kulak ver, bilgi ver ama sakın boşverme. Güzel günler sana gelmez. Sen onlara yürüyeceksin. Ne tükenmez hazinesin ey dil! Ne devasız bir dert! Ehil olmayanlara sabretmek ehil olanları parlatır. Burnuna sarımsak tıkamışsın, gül kokusu arıyorsun. Denizde inciler derinde olur. Çerçöp sahilde olur. Ey gönül, gönlümüzün dumanı, sevdamızın alametidir. Birşeyi bulunmadığı yerde aramak aramamak demektir. Ey sevgili sen bana kör’dün. Ben ise sana kördüğüm. Ben hiç dilek tutmadım, hep dua ettim... Ömrüm ömrüme nasip olsun diye! İnsan akılla pir olur; saçı, sakalı ağarmakla değil. İnsanoğlu dünyayı zapt eder, ama ağzını zapt edemez. İyiyi ara, güzeli ara, doğruyu ara; ama kusur arama! Acele şeytan hilesidir, sabır ve tedbir Allah lütfu. Maşrapamız küçük ise deryayı suçlamaya hakkımız yok. Edepli edebinden susar. Edepsiz de, susturdum sanır. Nefis firavundur. Sakın doyurma. Başına kral kesilir. Mecnun değilim dost; lakin çağırırsan çöllere gelirim! Aşk acısı taşımayan yürek; ya deliye aittir, ya ölüye. Denizi bir testiye döksen ne alır? Bir günün kısmetini. Hak’tan bahar fermanı gelmedikçe, toprak sırrını açmaz. Allah’tan gelene razı olursak Allah’ta bizden razı olur. Dost; acı söyleyen değildir, acıyı tatlı söyleyebilendir. Yalnızlığın en kötüsü, anlamayanların arasında kalmaktır. Dışarıdan ışık kaynağı olmazsa, gözler renkleri farketmez. Aklın başına gelince pişman olacağın bir işi sakın yapma. Şu tertemiz tarlaya sevgiden başka bir tohum ekmeyiz biz. Her zaman doğruyu söyle, ama her zaman her doğruyu değil. Kalp deniz, dil kıyıdır. Denizde ne varsa kıyıya o vurur. Mutlu olmak istiyorsan; gururu bırak, gönüller almaya bak. Dünya tuzaktır, yemi de istek. İstek tuzaklarından kaçının. Kişi kim olduğunu bilmek isterse, kimleri sevdiğine baksın. Gerçek aşk’ı bilen kalp bir damla suya bile hürmetle bakar. Yok dünyada hicrandan daha acı, ne istiyorsan et de onu etme. Dünya gözü ile bakan, yüzü; gönül gözü ile bakan, özü görür. Pisler, pisliklerini yapar ama sular da temizlemeye çalışır. Nasihat verecek adama değil, örnek olacak adama ihtiyaç var. Cahil kişi gülün güzelliğini görmez, gider dikenine takılır. Körler çarşısında ayna satma, sağırlar çarşısında gazel atma. Seni seveni zehir olsa da yut, seni sevmeyeni bal olsa da unut! Mum olmak kolay değildir. lşık saçmak için önce yanmak gerek. İstedikde vermedi deme. İstemeyi bilmedin bari yalan söyleme. Yalnızlığın en kötüsü seni anlamayanların arasında kalmaktır. Yalnızlık, adam olmayanın vereceği sevgiden, saygıdan yeğdir. Kabuğu kırılan sedef üzüntü vermesin sana, içinde inci vardır. Cibilliyetsize ilim öğretmek, eşkıyanın eline kılıç vermektir. Bir kimsede kibir varsa, söz söylediği zaman soğan gibi kokar. Akıl padişahı kafesi kırdı mı, kuşların her biri bir yöne uçar. Bal yiyen arısından gocunmaz. Gül koklayan dikeninden çekinmez. Leş, bize göre rezildir ama, domuza, köpeğe şekerdir, helvadır. Senin için başkasını terk eden, başkası için de seni terk eder. Ey zulümle bir kuyu kazan! Sen kendin için tuzak hazırlıyorsun. Kargalar gülistanı işgal ettiklerinde bülbüller siner ve susar. İnsanlar elbiseleri ile karşılanır sohbetleri ile uğurlanırlar. Can’ı Canan’a teslime hazır değilsen ‘ben aşk’ım’ deme kimseye. Mücevherler vakitle alınabilir ama vakitler mücevherle alınamaz. Herkes aynı fikirdeyse, hiç kimse yeterince düşünmüyor demektir. İnsan içki içmekte serbest, ama sarhoş olmakta serbest değildir. Ey başkalarına ağlayan göz! Gel bir müddet otur da kendine ağla. Ölüm, gerçekte dirilik; görünüşte yokluk; hakikatte ebediliktir. İçinde azıcık nur olmayana, dışarıdan verilen öğüt fayda vermez. Kişi gülüşüyle terbiyesini, güldüğü şey ile seviyesini gösterir. Susmak mânâ eksikliğinden değil, belki mânânın derinliğindendir. Aklın varsa bir başka akılla dost ol da, işlerini danışarak yap. Her olayı hayır bil, her geceyi Kadir bil, her geleni Hızır bil. Aklın yoksa yandın, ya kalbin yoksa o zaman sen zaten yoksun ki. Her dil, gönlün perdesidir. Perde kımıldadı mı, sırlara ulaşılır. Aşk, öyle engin bir denizdir ki, ne başlangıcı ne de sonu vardır. Bir kimseyi tanımak istiyorsan, düşüp kalktığı arkadaşlarına bak. Dostun yanına hediyesiz gitmek, buğdaysız değirmene gitmek gibidir. Bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez. Gözünün cevherini nerede eskittin, beş duyunu nerelerde kullandın. Allah üstünlük bakımından göz yaşını şehitlerin kanı ile eş tuttu. Herkesin günahını kapatamayacağına göre! Kendi göz kapağını kapat! Aptalın sevgisi, ayının sevgisidir; kini sevgidir, sevgisi kindir. Gönlünde olanı benden gizleme ki benim gönlümdeki de ortaya çıksın. Üç sözden fazla değil, Tüm ömrüm şu üç söz; hamdım, piştim, yandım. Açlık, ilaçların padişahıdır. Hekimler niye perhiz verir düşünsene. İnsanları tanımak denizleri bardak bardak boşaltmaktan daha zordur. Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir. Sen bizim suretimize [yüzümüze] değil, siretimize [ahlakımıza] bak. Kim, ne olursa olsun, sevgili bizim olsun tek, canı, canımız olsun. Eşekten şeker esirgenmez ama eşek yaratılışı bakımından otu beğenir. Hadi yaramı sarmaya merhemin yok, yalandan da olsa gönül alamaz mısın? Ben hiç dilek tutmadım, hep dua ettim. Ömrün ömrüme nasip olsun diye! Münafığın özrü kabul edilmez. Çünkü o özür dilindedir kalbinde değil. Başkalarına imrenme, çok kimseler var ki senin hayatına imreniyorlar. Söz, dinleyene göre söylenir; terzi elbiseyi adamın boyuna göre diker. Korku erkektir, umut ise dişi; onlardan ölümsüz ve temiz şeyler doğar. Gönül nuru olmayan gönül, gönül değildir. Bedende ruh yoksa topraktır. Ecel verileni almadan önce, verilmesi gereken her şeyi vermek gerekir. Göz nereye bakar, gönül oraya akar. Gönül nereye akar, ayak oraya koşar. Ey gönül! oruçlu iken Allah’a misafirsin; sana gökyüzü sofrası yakışır! Sevgi ve acıma, insanlık vasfıdır; hiddet ve şehvetse, hayvanlık vasfı. Her şey kader ile takdir edilmiştir. Kısmetine razı ol ki rahat edesin. İsyanlardayım dedi. Hayır, imtihanlardaydı. Fark etseydi, kurtulacaktı. Kanat vardır doğanı padişaha götürür; kanat vardır kuzgunu leşe götürür. Marifet nedir bilir misin? Taşlara bakan gözlerin çicekleri görmesidir! Kötü zanda bulunan kişi çirkindir. Aslında o kendi içini vurur karşıya. Bir gönül yapmak gelmiyorsa elinden, bari bir gönül yıkılmasın dilinden. Candan ümidi kesebilirsiniz; ama can dostlarıyla irtibatı kesmek güçtür. Yerde bir zayıf aman dilerse, gökyüzü askerleri birbirlerine karışırlar. Sizi harekete geçirmeyen imanın, sizi sırattan geçirmesine imkan yoktur. Dünle beraber gitti düne ait ne varsa, bugün yeni şeyler söylemek gerek. Gönlünü yıkayıp arıtmamışsan, habire abdest alıp durmaktan fayda bekleme. Unutma ki; insan dünyanın hakimi olabilir, ama küçük bir kalbin esiridir. Arslanın boynunda zincir bile olsa, bütün zincir yapanlara beydir arslan. Kızgınlıkla gönüllere ateş saldın mı, cehennem ateşinin aslı oldun gitti. Kim demiş gül yaşar dikenin himayesinde? Dikenin itibarı gül himayesinde! Hak kuldan intikam kul ile alır, dini irfan bilmeyen bunu kul etti sanır. Gördün ya beni gamdan başka kimse hatırlamıyor, gama binlerce defa aferin. Gönlü aydın bir kişiye kul olmak, padişahların başına tâc olmaktan iyidir. Hırs insanı kör ve ahmak eder. Bilgisiz hale sokar da ölümü kolaylaştırır. Beni bir ben bilirim, bir de yaradan. Bana bir ben lazımım, bir de anlayan. Demir gibi cahili, altın gibi bilginden daha kıymetli yapan şey, ahlâktır. Hayat bir uykudur ölünce uyanır insan. Sen erken davran ölmeden önce uyan. Bazen halimize melekler imrenir, bazen de halimizden şeytan bile iğrenir. Akıllı insan düşündüğü her şeyi söylemez, fakat söylediği her şeyi düşünür. Yarın yaparım yarın yaparım deme! Bugün de dün’ün yarın’ıydı ne yapabildin. Ümitsizler köyüne gitme; ümitler var, karanlığa doğru yürüme; güneşler var. Öfke rüzgar gibidir, bir süre sonra diner; ama birçok dal kırılmıştır bile. Bin sene de okusam, ne biliyorsun diye sorsalar bana haddimi bilirim derim. Ey can! Güneş herkesin üzerine eşit doğar ama; gül başka, leş başka kokar. Cahil ile sohbet etmek güçtür bilene; çünkü cahil ne gelirse söyler diline. Her insan yağmur damlası gibidir. Kimisi çamura, kimsi gül yaprağına düşer. Gerek yok her sözü laf ile beyana, bir bakış bin söz eder bakıştan anlayana. Dert, gizlice Allah’ı anmana vesile olacaksa tüm dünya mülkünden değerlidir. Ey akıllı! Sakın aklın başına gelince, pişman olacağın bir sarhoşluğa düşme! Kır oğul zinciri; hür gez, hür konuş, yok mu altından gümüşten bir kurtuluş? Şeytan tabiatı bakımından insana düşmandır. İnsanın helak oluşuna sevinir o. Aşk, ücreti ve karşılığı olmayan bir hastalıktır. Aşk hükmetmez; terbiye eder! Her rüzgarla otlar gibi sallanırsan, dağlar kadar olsan da bir ota değmezsin. Ey gönül utanıyorum senden: yanında bülbülün varken gargalardan gül sorarsın. Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşındakilerin anlayabileceği kadardır. Her insan bir alemdir. İnsan düşünceden ibarettir, geri kalan et ve sinirdir. Sevgide fedakarlık yolunu bulamayanları, asla gönül kapınızdan içeri sokmayın! Ey gönül! En acı ilaç ayrılıktır; zira onun içinde aşk gibi bir şifâ saklıdır. Sabır; ağrıları dindiren acı bir ot gibidir. Hem can yakar hem de tedavi eder. Ey diken arayan kimse! Cennete girsen bile, orada senden başka diken bulunmaz. Aşık, sevgilisinden başkasını seyre dalarsa aşk değildir bu, boş bir sevdadır. Aşkının varlığında öyle yok oldum ki, o yokluk binlerce varlıktan daha hoştur. Bitkinin güzelliği, tohumun İyiliğinden. İnsanın güzelliği ise kalbinden gelir. Şehvetin adını aşk koydular. Eğer şehvet aşk olsaydı eşekler aşkın şahı olurdu! Hırsı bırak, kendini boş yere harcama, şu toprak altında, çırak da bir ustada. Kadınlarda hayvani sıfat fazladır. Çünkü kadın koku ve renge fazlaca meyleder. Kalbi ve sözü bir olmayan kimsenin, yüz dili bile olsa, o yine dilsiz sayılır. Mideyi bırak da gönül tarafına salın. Salın da Allah’tan perdesiz selam alasın. Kim daha güzelse kıskançlığı daha fazla olur. Kıskançlık ateşten meydana gelir. Hangi meyve oldu da dalında kaldı? Öyleyse ölmekten korkma, ham olmaktan kork. Dost ise düşünme, ver ömrünü gitsin. Dost değilse, hiç bekletme yol ver gitsin. Şunu iyi bilki;eğer, gönlün, sırlarına mezar olursa muradın çabucak hasıl olur. Sen zayıfları yardımcısız, kimsesiz sanma; Kur’ân’dan ‘İzâ câe nasrullâh’ı oku. Yarasindan taze kan sizan gönül ehline, dostlarin yüzünü görmek merhem gibidir. Hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Bugün hayat veren su, yarın sizi boğabilir. Rabbim, ben pislikten derimi yıkadım, arıttım içimi de şerlerden sen yıka, arıt. Muhabbet ve merhamet, insanlığın; hiddet ve şehvet de hayvanların sıfatlarıdır. Dünya kurt, insan kuzu. Kurdun derdi kuzuyu mideye indirmek kuzu ise kurda aşık! Aşk, davaya benzer, cefa çekmek de şahide. Şahidin yoksa davayı kazanamazsın ki! Adam savaşmakla çetin er sayılmaz, öfkelendiği zaman kendini tutabilendir çetin. Ayrılık içinde insanın gözünü açıp kapayıncaya kadar geçen zaman yıl gibi gelir. Her şeyi, aramadıkça bulamazsın; fakat bu dost başka; bunu bulmadan arayamazsın. Kim sabrederse rızkı gelir ona. Aşırı hırsla çalışma ve çabalama sabırsızlıktır. Yüz kişinin içinde aşık, gökte yıldızlar arasında parıldayan ay gibi belli olur. Cahille girme münakaşaya. Ya sinirini zıplatır tavana! Ya da yazık olur Adabına. Maksada sabırla erişilir. Aceleyle değil! Sabret, doğrusunu Allah daha iyi bilir. Sen git yaralarını bir gönül cerrahına göster. Sen onları kendin tedavi edemezsin. Gelmez sana bir ziyan bu aşktan gönlüm! Can gitse de korkma başka bir candır ölüm. Minareden düşenin parçası bulunur, bulunur da; Gönülden düşenin parçası bulunmaz! Güvendiğiniz dağlara karlar yağdığında en güzel çare, dağ ile karı başbaşa bırak. Uzaklık deyip dert ettiğin nedir ki sevgili?. Biz Yaradan’ı görmeden sevmedik mi? Şu dünyada yüzlerce ahmak, etek dolusu altın verir de, şeytandan dert satın alır. Her canlının ölümü tadacağını, ama sadece bazılarının hayatı tadacağını öğrendim. Gözyaşının bile görevi varmış. Ardından gelecek gülümseme için temizlik yaparmış. Bilgi, sınırı olmayan bir denizdir. Bilgi dileyense denizlere dalan bir dalgıçtır. Gönlümün sevmediğini gözüm neylesin. Rabbim herkese gönülden seveni nasip eylesin! Dünya, kendisini yeni gelin gibi gösteren, cilveler eden, kokmuş bir kocakadındır. Bu dünya bir ağaca benzer, biz de bu ağaçta, yarı ham, yarı olmuş meyveler gibiyiz. Gönül öyle yol geçen hanı değil, Dergahtır! Paldır küldür girip çıkılmaz, Günahtır! Kabiliyetsiz olmak bir kusur değildir ama karaktersiz olmak çok büyük bir kusurdur. . . . ... ▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄▄ Eserleri MESNEVİ Mesnevî, klâsik doğu edebiyatında, bir şiir tarzının adıdır. Sözlük anlamıyla “İkişer, ikişerlik” demektir. Edebiyatta aynı vezinde ve her beyti kendi arasında ayrı ayrı kafiyeli nazım şekillerine Mesnevî adı verilmiştir. Her beytin aynı vezinde fakat ayrı ayrı kafiyeli olması nedeniyle Mesnevî’de büyük bir yazma kolaylığı vardır. Bu nedenle uzun sürecek konular veya hikâyeler şiir yoluyla söylenilecekse, kafiye kolaylığı nedeniyle mesnevî tarzı seçilir. Bu suretle şiir, beyit beyit sürüp gider. Mesnevî her ne kadar klâsik doğu şiirinin bir şiir tarzı ise de “Mesnevî” denildiği zaman akla “Mevlâna’nın Mesnevî’si”gelir. Mevlâna Mesnevî’yi Çelebi Hüsameddin’in isteği üzerine yazmıştır. Kâtibi Hüsameddin Çelebi’nin söylediğine göre Mevlanâ, Mesnevî beyitlerini Meram’da gezerken, otururken, yürürken hatta semâ ederken söylermiş, Çelebi Hüsameddin de yazarmış. Mesnevî’nin dili Farsça’dır. Halen Mevlâna Müzesi’nde teşhirde bulunan 1278 tarihli, elde bulunan en eski Mesnevî nüshasına göre, beyit sayısı 25618 dir. Mesnevî’nin vezni : Fâ i lâ tün- Fâ i lâ tün – Fâ i lün’dür Mevlâna 6 büyük cilt olan Mesnevî’sinde, tasavvufî fikir ve düşüncelerini, birbirine ulanmış hikayeler halinde anlatmaktadır. DİVAN-I KEBİR Dîvân, şairlerin şiirlerini topladıkları deftere denir. Dîvân-ı Kebîr “Büyük Defter” veya “Büyük Dîvân” manasına gelir. Mevlâna’nın çeşitli konularda söylediği şiirlerin tamamı bu divandadır. Dîvân-ı Kebîr’in dili de Farsça olmakla beraber, Dîvân-ı Kebîr içinde az sayıda Arapça, Türkçe ve Rumca şiir de yar almaktadır. Dîvân-ı Kebîr 21 küçük dîvân (Bahir) ile Rubâî Dîvânı’nın bir araya getirilmesiyle oluşmuştur. Dîvân-ı Kebîr’in beyit adedi 40.000 i aşmaktadır. Mevlâna, Dîvân-ı Kebîr’deki bazı şiirlerini Şems Mahlası ile yazdığı için bu dîvâna, Dîvân-ı Şems de denilmektedir. Dîvânda yer alan şiirler vezin ve kafiyeler göz önüne alınarak düzenlenmiştir. MEKTUBAT Mevlâna’nın başta Selçuklu Hükümdarlarına ve devrin ileri gelenlerine nasihat için, kendisinden sorulan ve halli istenilen dini ve ilmi konularda ise açıklayıcı bilgiler vermek için yazdığı 147 adet mektuptur. Mevlâna bu mektuplarında, edebî mektup yazma kaidelerine uymamış, aynen konuştuğu gibi yazmıştır. Mektuplarında “kulunuz, bendeniz” gibi kelimelere hiç yer vermemiştir. Hitaplarında mevki ve memuriyet adları müstesna, mektup yazdığı kişinin aklına, inancına ve yaptığı iyi işlere göre kendisine hangi hitap tarzı yakışıyorsa o sözlerle ve o vasıflârla hitap etmiştir. Fİ Hİ MA FİH Fîhi Mâ Fih “Onun içindeki içindedir” manasına gelmektedir... Bu eser Mevlâna’nın çeşitli meclislerde yaptığı sohbetlerin, oğlu Sultan Veled tarafından toplanması ile meydana gelmiştir. 61 bölümden oluşmaktadır. Bu bölümlerden bir kısmı, Selçuklu Veziri Süleyman Pervane’ye hitaben kaleme alınmıştır. Eserde bazı siyasi olaylara da temas edilmesi yönünden, bu eser aynı zamanda tarihi bir kaynak olarak da kabul edilmektedir. Eserde cennet ve cehennem, dünya ve âhiret, mürşit ve mürîd, aşk ve semâ gibi konular işlenmiştir. MECÂLİS-İ SEB’A (Yedi Meclis) Mecâlis-i Seb’a, adından da anlaşılacağı üzere Mevlâna’nın yedi meclisi’nin, yedi vaazı’nın not edilmesinden meydana gelmiştir. Mevlâna’nın vaazları, Çelebi Hüsameddin veya oğlu Sultan Veled tarafından not edilmiş, ancak özüne dokunulmamak kaydı ile eklentiler yapılmıştır. Eserin düzenlemesi yapıldıktan sonra Mevlâna’nın tashihinden geçmiş olması kuvvetle muhtemeldir. Şiiri amaç değil, fikirlerini söylemede bir araç olarak kabul eden Mevlâna, yedi meclisinde şerh ettiği Hadis’lerin konuları bakımından tasnifi şöyledir : 1. Doğru yoldan ayrılmış toplumların hangi yolla kurtulacağı 2. Suçtan kurtuluş, akıl yolu ile gafletten uyanış 3. İnanç’daki kudret 4. Tövbe edip doğru yolu bulanlar Allah’ın sevgili kulları olurlar 5. Bilginin değeri 6. Gaflete dalış 7. Aklın önemi Bu yedi meclis’de, asıl şerh edilen hadislerle beraber, 41 Hadis daha geçmektedir. Mevlâna tarafından seçilen her Hadis içtimaidir. Mevlâna yedi meclisinde her bölüme “Hamd ü sena” ve “Münacaat” ile başlamakta, açıklanacak konuları ve tasavvufî görüşlerini hikaye ve şiirlerle cazip hale getirmektedir. Bu yol Mesnevî’nin yazılışında da aynen kullanılmıştır. _______ *//Mevlana'nın sözleri ve hakkındaki bilgiler netten alınmıştır//
[Edited at 2018-04-29 02:49 GMT] | | | Adnan Özdemir Türkiye Local time: 05:21 Member (2007) German to Turkish + ... Mesnevi'den Hikayeler | May 1, 2018 |
Dil Bilginiyle Gemici Kendini beğenmiş bir dil bilgini gemi ile seyahat ediyordu. Yolda gemiciye sordu: "Hiç dil bilgisi okudun mu?" Gemici, "Hayır, okumadım" dedi. Dil bilgini, "Ömrünün yarısı boşa geçmiş" cevabını verdi. Gemici, dil bilgininin bu davranışından rahatsız oldu ama sesini çıkarmadı. Kızdığını belli etmedi. Bir zaman sonra, denizde fırtına çıktı. Rüzgar gemiyi dalgaların üzerinde bir girdaba d... See more Dil Bilginiyle Gemici Kendini beğenmiş bir dil bilgini gemi ile seyahat ediyordu. Yolda gemiciye sordu: "Hiç dil bilgisi okudun mu?" Gemici, "Hayır, okumadım" dedi. Dil bilgini, "Ömrünün yarısı boşa geçmiş" cevabını verdi. Gemici, dil bilgininin bu davranışından rahatsız oldu ama sesini çıkarmadı. Kızdığını belli etmedi. Bir zaman sonra, denizde fırtına çıktı. Rüzgar gemiyi dalgaların üzerinde bir girdaba doğru sürüklüyordu. Dalgalarla boğuşan gemicinin, gözü dil bilginine takıldı. Gemici yüksek sesle sordu: "Hocam yüzme bilir misiniz?" Dil bilgini korku içerisinde büzüldüğü yerden cevap verdi: ''Hoş sözlü, güzel gemici bilmiyorum.'' Gemici; "Yazık, ömrünün tamamı gitti. Çünkü, gemi bu girdaptan kurtulamaz, batar"... ________________________________ Aslan-Tavşan Orman sakinleri korku içindeydi. Azgın bir arslan, onlara dünyayı dar etmişti. Bir gün toplanarak, ‘böyle yaşanmaz, bir şeyler yapmalıyız’ dediler. Konuşup tartıştılar, bir sözcü seçerek Arslan’a göndermeye karar verdiler. Sözcü, ‘Ey ormanların şahı, her gün içimizden birini yiyorsunuz. Buna itirazımız yok, hakkınız. Fakat, sizin yorulmanıza gönlümüz elvermiyor. Siz artık zahmet buyurmayın. Biz her gün yiyeceğinizi ayağınıza kadar getiririz. Böylece rahat edersiniz’ dedi. Aslan’ın da işine geldi bu öneri, kabul etti. Böylece her sabah bir hayvanı gönderiyorlardı. Sıra tavşandaydı. Hayvanlar, ‘elden ne gelir, kader bu.. Çoğumuzun huzuru için birimizin kendini feda etmesi gerek. Zaman kaybetmeden yola düş, aslan’ı kızdırmaya gelmez’ Tavşan gitmek istemiyordu. İşi ağırdan alarak ötekileri kaygılandırdı. Sonunda ikna ettiler ve Tavşan yola çıktı. Açlıktan cini tepesine çıkmıştı Aslan’ın, ‘nerede kaldın sen? Neden geciktin?’ diye kükredi Tavşan terin silmeye çalışarak, ‘sormayın şahım, yolda bir aslan önüme çıktı. Elinden kurtulmak için neler çektim bir bilseniz’ Arslan’ın öfkesi artmıştı, ‘Ne arslanı, kim bu cüretkar. Burada sadece benim borum öter, o da kimmiş?’ Tavşan, ‘efendim, görmeliydiniz, heybetinden ödüm koptu, bir yelesi var, o bile yeter korkudan ödünün patlamasına kişinin. Sizden söz edince de bir tehditler savur sormayın gitsin’ ‘Düş önüme’ dedi Arslan, ‘gidip o küstaha haddini bildireyim’ Yola düştüler, Tavşan önde Arslan arkada gittiler babam gittiler. Bir kuyunun başında durdu Tavşan, ‘işte şahım, bunun dibinde, bakın nasıl da kurulmuş oraya’ Aslan, ‘çekil şurdan’ diyerek iteledi Tavşan’ı, baktı. Baktı ki ne görsün. Tavşan’ın söz ettiği gibi, tıpkı kendisine benzeyen bir arslan bakıyor. Sudaki aksini görmüştü. Hırlayınca o da hırladı. O da hırladı. İyice sinirlenmişti. Kükreyince o da kükredi. Tavşan fırsatı kaçırır mı, ‘görüyorsunuz efendim’ dedi, ‘nasıl da meydan okuyor’ Arslan çileden çıkmıştı, gözleri dönmüş, iyice kızgınlaşmıştı. Ormanın dört bir yanından yankılanan bir bağırtıyla atladı kuyuya. Herşey bitmişti.. Tavşan ormanda neşeli bir şarkı tutturarak arkadaşlarının yanına dönüyordu. ________________________________ Yoksul Evin birine bir yoksul geldi. Kuru ekmek, yahut taze nane istedi. Ev sahibi, burada ekmek ne arar? Burası ekmekçi dükkanı mı, aptal mısın sen dedi. Dilenci bari biraz yağ ver deyince dedi ki: Burası kasap dükkanı değil ki. A ev sahibi, birazcık un ver bari deyince de, yine ev sahibi, burasını degirmen mi sandın dedi. Dilenci her seyden vazgeçtik, bir çanak su olsun ver dedi. Ev sahibi cevap verdi: Burası ırmak, yahut çeşme değil. Hasılı ekmekten kepeğe kadar ne istediyse ev sahibi kendisiyle alay etti, yok dedi. Yoksul içeri girip eteklerini kaldırdı evin içinde abdest bozmaya niyetlendi. Ev sahibi; hey çirkin herif ne yapıyorsun, deyince dedi ki: Böyle yıkık yere bari abdest bozayım da ferahlayayım. Burada yaşamanın madem ki imkanı yok, böyle eve ancak abdest bozulur.. ________________________________ Öküz sanılan aslan Adamın biri öküzünü ahıra bağladı. Bir aslan gelip öküzü yedi ve sonra onun yerine geçti. Gece adam ahıra gelince öküzünü aradı. Karanlıkta aslanı seçemedi ve öküz diye onun yanına gitti. Onu öküz zannedip eliyle onu dokundu ve böğrünü yoklamaya başladı. Aslan kendi kendine, ‘Eğer gündüz gözüyle görseydi, korkudan ölürdü. Beni öküzü zannediyor, onun için bu kadar rahat’ dedi. ________________________________ İhtiyarlık hastalığı İhtiyarın biri doktora, ”Aklım dağınık, düşüncelerim perişan” diye şikayette bulundu. Doktor, ”Aklının dağınıklığı, perişanlığın ihtiyarlıktandır” dedi. Hasta ihtiyar,”Sırtım da şiddetli ağrıyor” diye sızlandı. Doktor, ‘İhtiyarlık vücudunu zayıflatmış” dedi. Hasta ihtiyar,”Ne yersem yiyeyim dokunuyor, hazmetmekte zorlanıyorum” diye şikayete devam etti. Doktor, ”Midenin görevini yapmaması da ihtiyarlıktandır” dedi. Hasta ihtiyar, ”Nefes alırken zorlanıyorum, nefes darlığı çekiyorum” deyince. Doktor, ”Doğrudur. İnsan ihtiyarlayınca her türlü hastalık başına gelir. Nefesinin darlanması da yaşlılıktandır” dedi. İhtiyar hasta bunun üzerine sinirlenerek söylenmeye başladı: ”Ey ahmak! Bütün söyleyeceğin bu mu? Derdi veren Allah’ın, dermanı da verdiğini duymadın mı? Senin aklın gibi, doktorluk bilgin de az. İhtiyarlık deyip tutturdun gidiyorsun. Doktor olurken, sen sadece bu sözü mü öğrendin?” Doktor gülerek cevap verdi: ”Ey altmış yaşını aşmış dostum! Bu kızgınlığın, öfken de ihtiyarlıktandır.” ________________________________ Ahırdaki ceylan Bir avcı yakaladığı nazlı ceylan yavrusunu, bahçesindeki öküzlerle, eşeklerle dolu ahıra kapattı. Ceylan ürkek ürkek oradan oraya kaçıp durdu. Gece yarısı ahıra gelen avcı, yemlikleri samanla doldurup gitti. Öküzler, eşekler önlerine dökülen samanı şeker gibi yediler. Ceylan onların çıkardığı tozdan dumandan rahatsız oldu. Yüzünü sağa sola çevirdi. Karınları doyan eşekler, ceylanla dalga geçmeye başladılar. Eşeğin biri, ”Ceylanlarda padişah ve beylerin huyu vardır. Susun lütfen, ceylanı rahatsız etmeyin.” Bir başka eşek, ceylanın ürkerek dolaşmasına takılarak, ”Söyleyin ona, bu naziklikle bizim ahırda değil, gitsin padişahın tahtında otursun” dedi. Eşeğin biri de samanı yemiş yemiş, ekşimiş midesiyle genire genire ceylanı da saman yemeye çağırdı. Ceylan başını çevirdi. ”Ey eşek! Benim iştahım yok, sen yemene devam et” dedi. Eşek, ”Evet, halini görüyorum. Çok nazlanıyorsun ya da utanıp çekiniyorsun.” Ceylan, ”Sen saman yersin, ondan fayda görürsün. Ben çayırların, çimenlerin dostuyum. Bağlarda, bahçelerde beslenir, suyumu duru su kaynaklarından içerim. Kaderim beni bir azaba uğrattı. Başıma bir bela geldi diye hiç güzel huyumu değişitirir miyim? Sünbülü, laleyi, reyhanı bile binbir nazla yiyen birine, nasıl olur da saman teklif edersin?” dedi. Eşek, bana masal anlatma dercesine, ”Anlat, anlat! Gurbet ellerde böyle boş sözler çok söylenir” diyerek nazlı ceylanı iyice üzdü. Ceylan, ”Göbeğimin misk kokusu benim şahidimdir. Sizde bu kokuyu alacak burun nerede? Birbirinin pisliğini koklamaktan başka koku bilmeyen sizlere, misk kokusu zaten haramdır” dedi. ________________________________ Mücevherle imtihan Gazneli Sultan Mahmud, bütün devlet adamlarının hazır olduğu bir sırada, divan toplantısının yapıldığı salona geldi. Cebinden bir mücevher çıkardı. Vezirinin avucuna koydu ve, ”Bu nasıl bir mücevherdir? Değeri nedir?” diye sordu. Vezir, ”Yüz eşek yükü altın eder” dedi. Sultan, ”Mücevheri kır, iyice döv” deyince vezir, ”Sultanım! Bu mücevheri ben nasıl kırarım? Ben sizin malınızın iyiliğini isterim. Böyle paha biçilmez bir mücevheri kaybetmeye gönlüm razı olmaz” dedi. Sultan Mahmud, vezirin bu tutumunu takdir eder göründü. Ona bir elbise hediye etti. Bir müddet devletin başka işlerinden konuştuktan sonra, sultan vezirden aldığı mücevheri sarayın perdecisine vererek ona sordu: ”Bunu biri satın almak istese değeri nedir?” Perdeci, ”Bu mücevher, ülkenin yarısı ile eş değerde. Allah ülkemizi tehlikelerden korusun” deyince, sultan, ”Bu mücevheri kır, parçala” diye emir verdi. Perdeci, ”Ey kılıcı güneş gibi parlayan sultanım! Kırıp parçalarsak bu mücevhere çok yazık olur. Buna benim elim varmaz. Çünkü böyle bir şey, padişahımın hazinesine düşmanlık demektir” dedi. Sultan, perdecinin bu cevabını da beğenmiş göründü. Ona da bir elbise verdi. Maaşını artırdı. Aklını ve anlayışını öven sözler söyledi. Biraz sonra mücevheri bir emirin eline verdi. O da ötekilerle aynı şeyleri söyledi. Padişah mücevheri kime verdiyse, hepsi mücevherinin paha biçilmez değerinden bahsedip mücevheri tekrar padişaha geri verdi. Sultan hepsine ihsanlarda bulundu. Sultan birçok adamını denedikten sonra sadık kölesi Eyaz’a, ”Parlaklığı ve güzelliği eşsiz olan, bu mücevherin değerini bir de sen söyle” dedi. Eyaz, ”Sultanım, bu mücevherin değeri benim söyleyeceklerimden fazladır” dedi. Sultan, Öyleyse şu mücevheri kır, parçala, toz et” dedi. Eyaz hiç tereddüt göstermeden pırıl pırıl parlayan mücevheri, parçalayıp tuz buz haline getirdi. Mücevher kırılınca beylerden yüzlerce feryat ve figan koptu. Bu ne korkusuzluk, Tanrı hakkı için bu nurlu mücevheri kıran kafirdir dediler. Diğer beyler Eyaz'ı ayıplayıp kınarken Eyaz: ”Ey benim büyüklerim! Padişahın buyruğu mu daha değerli, bu mücevher mi? Mücevherin güzelliği ve değeri gözünüzü kamaştırdı, Sultanı göremediniz. Ben gözümü sultanımdan ayırmam. Müşrik gibi taşa yüz tutmam. Ne kadar değerli olursa olsun, bir taşı onun sevgisine ortak etmem” dedi. Az sonra padişah, kubbeleri çınlatan sesiyle ihtiyar cellada emrini bildirdi: ”Bu aşağılık kişileri huzurumdan uzaklaştır. Bunlar bulundukları makama layık değiller. Bir taş parçası uğruna buyruğumu çiğneyenler, bulundukları makama layık olamazlar.” Sultanın buyruğu üzerine, Eyaz tahtın önüne koştu. El etek öperek beylerin affını diledi. Sultan, Eyaz’ın hatırı için suçluları bağışladı. ________________________________ Avlanmaya çıkan aslan, kurt ve tilki Bir gün, arslan kurt ve tilki avlanmak için dağa çıkarlar. Avlanırken geniş arazide daha çok av yakalamak için birbirlerine yardım etmek için aralarında sözleşirler. Aslanın kurt ve tilkiyle arkadaşlık yapmak zoruna gitse de, yoldaşlığını ikram ve lutuf olarak görür. İşleri rast gider. Bir yaban öküzü, bir dağ keçisi, bir de tavşan avlarlar. Avlarını kanlar içerisinde sürükleyerek ağaçlık bir su başına getirirler. İyice yorulmuşlar ve acıkmışlardır. Özellikle kurtla tilkinin, ağzının suyu akmaya başlar, paylarını bir an önce almanın hırsı içerisindedirler. Ormanlar padişahının, bu avları adaletle paylaştırmasını beklerler. Aslan, kurtla tilkinin açgözlülüklerini farkeder fakat sesini çıkarmaz. Yüzlerine gülerken, kendi kendine, ”Dağıtacağım paya, adaletime güvenmeyene ben ne yapacağımı bilirim” diye düşünür. Aslan, ”Ey tecrübeli ve ihtiyar kurt, avladığımız hayvanları aramızda adaletli bir şekilde paylaştır. İyi bir adalet ortaya koy, vekilim sensin.” Kurt, ”Padişahım! Sizin büyüklüğünüze, iri ve büyük olan bu yaban öküzü yakışır. Çevikliğinize ve semizliğinize uygun düşer. Keçi, orta boyda ve irilikte, o da bana uygun düşer. En küçüğümüz tilki olduğuna göre, avımızın en küçük parçası olan tavşan da onun hakkıdır” der. Aslan bu paylaştırma karşısında kızıp kükrer, ”Ey kurt! Nasıl paylaştırdığını pek anlayamadım. Ey kendini bilmez eşek! Yaklaş ve karşıma geç de bir daha söyle” der. Yanına yaklaşınca bir pençe vurarak kurdu parçalar. Aslan tilkiye: ”Ey tilki! Şimdi bu avları adaletli bir şekilde sen paylaştır bakalım. ”Tilki önce aslanın önünde saygıyla eğilir, yer öper sonra, ”Bu semiz yaban öküzü, efendimizin kuşluk yemeğidir, güne bunu yiyerek başlarsınız. Şu keçi de aziz padişahımıza, öğle yemeği için güzel bir yahni olur. Lutuf ve kerem sahibi sultanımızın akşam yemeğindeki çerezi de tavşan olsun” der. Aslan, ”Ey tilki, adaletin ışığını sen yaktın. Tam hakça paylaştırdın. Söyle bakalım, bu taksimi kimden öğrendin?” Tilki kuyruğunu bacaklarının arasına sıkıştırıp kurnazca gülerek, ”Kurdun başına gelenlerden efendim, kurdun başına gelenlerden” der. Aslan, ”Alçak kurdun başına gelenlerden ibret alıp hikmetle davrandığın için, bütün avları sana bağışlıyorum” diyerek tilkiyi ödüllendirir. Paylaştırma işi önce kendisine verilmiş olsaydı, kurdun akıbetine uğrayacak olan tilki, avların taksimini kurttan sonra yapmış olmaktan dolayı yüzlerce kere şükreder. ________________________________ Fare ile kurbağanın arkadaşlığı Korulukta gürül gürül akan ırmağın kıyısındaki yosunlu kayalar arasında bir sabah Su Kurbağası ile Fare karşılaştı. Selam sabahtan sonra hayli söyleştiler. Arkadaş oldular. Ertesi gün tekrar buluştular. Gün boyu birbirlerine arkadaşlık ettiler. Birlikte yiyecek aradılar, birlikte dolaştılar. Akşam karanlığı inmeye başlayınca da yine, Fare kayanın kovuğuna, Kurbağa suyun dibine çekildi. Sabah açılınca, Kurbağa sudan çıkarak sesleniyor, Fare kovuktan çıkarak birlikte geziyor, söyleşiyorlardı. Fare, ‘sevgili dostum’ dedi, ‘geceleri sıkılıyorum bazen, sana öyle alıştım ki’ Kurbağa, ‘ben de’ dedi, ‘ama ben suda kalmalıyım, yapabileceğimiz bir şey yok' Fare, ‘düşündüm de’ dedi, ‘geceleyin de görüşebiliriz’ ‘Nasıl?’ diye sordu Kurbağa. Fare, ‘senin ayağına bir ip bağlayalım, diğer ucunu da ben kuyruğuma bağlarım. Gece canımız sıkıldığında, ipi oynatırız, sen sudan çıkarsın’ Kurbağa fikri parlak buldu, ‘tabi ya’ dedi, ‘şimdiye kadar niçin düşünemedik bunu’ Bir ip bularak bağladılar. Artık geceleri de görüşebiliyorlardı. Ne var ki, Fare’yi bir zamandır izleyen Alaca Karga karanlık inip de yuvalarına çekilmeyi düşünürlerken, hızla inerek Fare’yi kaptı, havalandı. Fare’yle birlikte havalanan Kurbağa, hayıflanıyor, kendi kendine, ‘Kendi dengi, kendi cinsinden olmayan biriyle dostluk kurarsan olacağı budur’ diyordu. ________________________________ Hayvanların dilini öğrenen adam Kurtların, kuşların dilinden anlayan Musa aleyhisselama bir adam gelip yalvarır: - Ne olur ey Allah'ın nebisi bana da hayvanların dilini öğret de ben de konuştuklarından anlayayım. Musa aleyhisselam izin vermez: - Olmaz, der. Sen onların konuştuklarını dinlersen sabredemezsin. Arkasındaki hikmetleri düşünemezsin. Ne var ki adam ısrar eder. Musa aleyhisselam da adama ev bekçiliği eden köpekle kümes hayvanlarının dilini öğretir. Sevinçle evine gelen adam çöplükteki köpekle horozun konuşmalarını dinlemeye başlar. Bir ara köpekten şu sözleri duyar: - Horoz kardeş, sen arpayla da buğdayla karnını doyurabilirsin. Biraz ötedeki taneleri yesen de ekmek kırıntılarını bana bıraksan olmaz mı, benim karnım çok aç. Horoz şu cevabı verir: - Sabret köpek kardeş, yarın buraya ağanın bu ölen eşeğini getirip bırakacaklar, bolca et yer, karnını iyice doyurursun. Bunu duyan ağa hemen koşar ahırdaki eşeği alıp pazarda satar. Kendi kendine söylenerek döner: - İyi ki hayvanların dilini öğrendim, yoksa eşek elimde ölecekti. Ertesi gün yine kulak kabartır çöplükteki seslere. Köpek sitem etmektedir horoza: - Hani ağanın eşeği ölecekti de ben de bolca et yiyecektim ya? Horoz cevap verir: - Ağanın eşeği öldü ölmesine de, satın alan zavallının elinde öldü. Ağa açıkgözlülük edip eşeği sattı. Ama üzülme, bu sefer ağanın atı ölecek. Buraya getirip bırakacaklar, bolca et yer karnını doyurursun. Ağa yine hızla kalkar, ahıra gidip atı alarak pazara götürüp satar. Dönerken de yine söylenir: - İyi ki hayvanların dilini öğrendim, yoksa at da elimde ölecekti. Gelip yine merakla kulak misafiri olur. Bu sefer köpek daha yüksek sesle sitem ediyor: - Horoz kardeş, beni yine aldattın. Hani ağanın atı ölecekti ya? - Ağanın atı öldü ölmesine de, sattığı zavallının elinde öldü. Üzülme, bu sefer daha büyük bir ziyafete konacağız hep birlikte. Köpek inanmaz. - Hadi hadi yine beni aldatıyorsun. Horoz kesin cevap verir: - Hayır, aldatma falan yok. Bu sefer ağanın kendisi ölecek, malına gelecek olan bu defa kendi canına gelecek. Arkasından yemekler yapılıp etler pişirilecek, artanını da bizlere dökecekler, ye yiyebildiğin kadar. Ağa bunu duyunca şaşırır, sağa sola koşuşturmaya başlar, yok mu beni satın alacak biri, diye söylenir. Derken gece hastalanan ağa sabaha çıkmaz ölür. Arkasından yapılan yemek, pişirilen etlerden artanlar çöplüğe dökülür, uzun zaman hayvanlar ziyafete konmuş olurlar. Bu sırada horoz söylenir: - İnsanlar, "canıma gelecek olan malıma gelsin" diyebilselerdi de hileye başvurmasalardı. Bunda da bir hayır vardır, diye düşünselerdi. Bunu diyemiyorlar maalesef. Sonra da mallarına gelen canlarına gelince pişmanlık fayda vermiyor... ________________________________ Aradan perde kalkınca Çinliler kendilerine güvenerek Rumlara karşı övündüler: "Resim sanatında dünyada bizden daha üstünü yoktur." dediler. Buna karşılık Rumlar da: "Hayır bu iddianız doğru değildir, biz daha mahir kişileriz." dediler. Bu iddialar adil bir padişahın kulağına gitti. Padişah: "Ben sizi imtihan edeceğim, bakalım hanginizin dediği doğru." dedi. Çinliler de Rum diyarının ressamları da hazırlandılar. Çinli ressamlar: "Bize bir oda verin, bir odada siz alın, her birimiz burada hünerlerimizi sergileyelim, işimiz bitince padişah gelsin baksın ve kimin daha üstün olduğuna karar versin." dediler. Kapılar karşı karşıya iki odadan birini Çinli ressamlara diğerini Rum diyarının ressamlarına verdiler. Çinliler padişahtan yüz türlü boya istediler. Padişah bunun üzerine hazinesini açtı. Çinlilere her sabah hazineden boyalar verilmekte onlar da bu boyalarla çeşitli resimler süsler yapmaktaydı. Rum ressamları ise: "Pas giderilmeden ne boya işe yarar ne de resim." diye düşünüyorlar ha bire her yeri cilalayıp duruyorlardı. Rum diyarının ressamları bu düşünceyle günlerce duvarları cilalayıp durdular... Sonunda her yer pırıl pırıl oldu. Gökyüzü gibi berrak bir hal aldı. Nihayet Çinli ressamlar işlerini bitirdiler. Hepsi de yaptıklarından emindi ve yaptıkları bu güzel işten dolayı çok sevinçliydiler. Padişaha haber verildi. Padişah gelerek önce Çinli ressamların resim yapıp süsledikleri odaya girdi, resimleri gördü, bütün yapılanlar fevkalade şeylerdi. Çinli ressamların yaptıklarını beğenerek takdir eden padişah buradan çıkarak Rum diyarının ressamlarının bulundukları odaya girdi. Bir Rum ressam Çinli ressamların resim yaptıkları odayı görmeye mani olan aradaki perdeyi kaldırdı. Çinli ressamların yaptıkları süsler ve resimler bu odanın cilalanmış duvarlarına yansıdı. O odada ne varsa burada da öyle daha güzel ve daha parlak bir biçimde görünmeye başladı. Rum diyarının ressamlarının bulundukları oda dille tarifi mümkün olmayan bir haldeydi ve bu haliyle Çinli ressamların odasından binlerce defa daha güzeldi. Böylece Rum diyarının ressamları bu imtihanı kazanmış oldular. ________________________________ Aşık uyuyunca Aşığın aşık, sevgilinin sevgili olduğu eski zamanlarda zavallı bir aşık vardı. O vaadinde duran gerçek bir aşıktı. Uzun seneler sevgilisine bağlanmış onun kulu kölesi olmuştu. Nihayet yıllar sonra sevgilisinden bir haber geldi. Sevgili ona : - "Gel falan odada gece yarısına kadar bekle gece yarısından sonra sen çağırmadan ben geleceğim." diye ona haber yolladı. Bunu duyan aşık kurbanlar kesti. Ziyafetler verdi. Söylenen o günde denilen odaya giderek beklemeye başladı. Gece yarısını geçince sevgili söz verdiği gibi çıkıp geldi. Fakat bu sırada aşık beklemekten usanmış uykuya dalmıştı. Sevgili bunu görünce eteğinden bir parça kesip : - "Sen çocuksun bunlarla oynarsın." diye birkaç cevizle beraber aşığın cebine koyup gitti. Aşık neden sonra uykusundan sıçrayıp uyanınca yanında duran etek parçasını ve cebindeki cevizleri gördü, eyvahlar ederek saçını başını yolmaya başladı. - "Yazıklar olsun, bütün kötülüklerin kaynağı biziz..." diye feryat etti. ________________________________ Bedevinin köpeği Bir bedevinin çok değer verdiği bir köpeği vardı. Bir gün bu köpek hastalandı can çekişiyordu. Bunu fark eden adam ağlayıp gözyaşı dökmeye başladı. O sırada orada bir dilenci geçiyordu; merek edip sordu : - "Neden böyle ağlıyorsun? Ne oldu? " dedi. Adam hüzünle cevap verdi : - "Bir köpeğim vardı, çok akıllı çok marifetli bir köpekti, bak işte şuracıkta, yolun üstünde ölüyor, onun için ağlıyorum." dedi. Dilenci sordu : - "Köpeğinin derdi neydi, neden ölüyor?" dedi. Bedevi cevap verdi : - "Zavallı köpeğim açlıktan ölüyor." dedi. Bunun üzerine dilenci sordu : - "Elinde şu dolu dağarcıkta ne var." dedi. Bedevi: - "Dün geceden kalan ekmeğim, azığım." dedi. Dilenci: - "Madem öyle neden o zavallı köpeğe bir parça ekmek vermedin de şimdi ağlayıp duruyorsun." dedi. Bedevi: - "Ekmeği insana kimse bedava vermiyor, fakat gördüğün gibi gözyaşı dökmek bedava... Onun için bırak da doya doya ağlayayım." dedi. ________________________________ Hakiki aşığın yapması gerekenler Aşktan çılgına dönmüş bir zavallı sevgilisinin huzurunda yaptıklarını sayıp döküyordu. - "Senin için şunu yaptım, bunu yaptım. Savaş meydanlarında senin için oklara göğsümü siper ettim. Senin uğrunda malım, mülküm; namusum, şerefim gitti üç paralık oldum insanların gözünde... Senin için büyük üzüntüler çektim... Hiç bir gün güneş üstüme benim doğmadı, hiçbir Allah'ın (c.c) kulu beni gülerken görmedi. Hayatım acı ve ıstıraplarla geçti. " dedi. Bütün bunları dinledikten sonra sevgili; şöyle dedi : - "Doğru bütün bunları yaptın fakat beni iyi dinle, sen asıl yapman gerekeni, gerçek bir aşığın yapması icap edeni yapmadın." dedi. Bunu duyan aşık ileri atıldı. - "Yapmam gereken asıl şey neymiş söyle hemen yapayım." dedi. Sevgili bunu duyunca: - "Gerçek aşıklık aşkı uğrunda can vermektir. Eğer gerçek bir aşıksan hemen öl." dedi. Bunu duyan aşık o anda gülerek can verdi ve o gülüş onda ebedi olarak kaldı. ________________________________ Helvacı çocuk Cömertliğiyle tanınmış bir şeyh vardı. Bu yüzden bir türlü borçtan kurtulamazdı. Şeyh yıllarca bulduğunu dağıttı, bundan dolayı da borcu arttıkça arttı, nihayet dört yüz dinara yükseldi. Bir gün şeyh hastalandı öleceğini anlayan alacaklıları başına toplandılar. Şeyhe kötü kötü bakıyor, onun hakkında fena fena şeyler düşünüyorlardı. O sırada helva satan bir çocuk sokaktan geçiyordu. Şeyh hizmetçisine : - "Git şu çocuktan helvanın tamamını satın al da bu alacaklılar yesin, hiç olmazsa bir süre gönülleri hoş olsun. " dedi. Hizmetçi çıkıp helvacı çocuğu çağırdı, helvayı yarım nara satın aldı, getirip şeyhin borçlularına ikram etti. Borçlular helvayı yiyip bitirdiler. Helvacı çocuk boş tepsiyi eline aldı ve ücretini istedi. Ölmek üzere olan Şeyh : - "Ben zavallı ve ölmek üzere olan bir adamım bende para ne arar. " dedi. Bunu duyan helvacı çocuk ağlayıp inlemeye, feryada başladı. Alacaklıların buna iyice canları sıkıldı ileri geri söylenmeye başladılar. Çocuk ta ikindi vaktine kadar ağlayıp durdu. Şeyh bu sırada gözlerini yummuş çocuğa hiç bakmıyordu. İkindi vaktinde bir hizmetçi elinde bir tabak içeriye girdi, tabağı şeyhin önüne bıraktı. Şeyh hizmetçiye tabağı alacaklılarına vermesini söyledi. Hizmetçi tabağı alacaklıların önüne koydu. Tabağın örtüsünü açtıklarında herkes hayretler içinde kaldı. Zira tabakta - Şeyhin borcu olan - dört yüz dinar vardı. Tabağın bir kenarında da kağıda sarılı yarım dinar vardı. O yarım dinar da helvacı çocuğun parasıydı. Bu duruma şaşıran alacaklılar, utandılar. Şeyh hakkındaki kötü sözlerine ve yanlış zanlarından dolayı pişman oldular. Şeyhin ellerine sarıldılar : - "Ey ulu kişi işin sırrı, hikmeti nedir anlat bize." dediler. Bunun üzerine Şeyh : - "Ey insanlar bunun sırrı şudur : Ben bunu Allah'tan (c.c.) diledim. Cenab-ı Allah (c.c) bana doğru yolu gösterdi. O paranın gelmesi çocuğun ağlamasına bağlıydı. Helvacı çocuk ağlamasaydı rahmet denizi coşmazdı ." dedi * Ey kardeş!... Çocuk, senin cisim çocuğundur. İyi bil ki muradına erebilmen de ağlamana bağlıdır. ________________________________ Şaşının inadı Bir ustanın şaşı bir çırağı vardı. Bir gün ustası ona : - "Bizim eve git rafta bir şişe var onu al bana getir." dedi. Şaşı eve gitti kapıyı açıp içeriye girdi, ustasının dediği rafa bakınca iki şişe gördü, dönüp geldi : - "Ustacığım hangi şişeyi getireyim, çünkü dediğiniz rafta iki şişe var." dedi. Usta : "O rafta iki değil sadece bir şişe var git onu getir." diye tekrarladı. Çırak ayak diretti , itiraz etti : - "Beni boş yere azarlama usta o rafta iki şişe var, açıkça hangisini getirmemi istiyorsan söyle." dedi. Usta çırağa anlatamayacağını , ne söylerse söylesin dinlemeyeceğini görünce : - "Madem öyle, orada iki şişe var diye inat ediyorsun git birini kır , diğerini al getir." dedi. Çırak gitti şişenin birini yere çalıp kırınca ikisinin de gözden kaybolduğunu gördü. İnsan tarafgirlikten, hiddet ve şehvetten şaşı olur hakkı ve hakikati olduğu gibi göremez. ________________________________ Susuz adamın hali Bir ırmağın kenarında çok yüksek bir duvar vardı, o duvarın üstünde susuz bir adam duruyordu. Suya yetişmesine duvar mani oluyordu. Zavallı adam su için, sudan çıkmış balık gibi çırpınıp duruyordu. Birden aklına geldi duvardan bir kerpiç kopararak suya attı. Suyun sesi kulağına çok tatlı ve hoş geldi. Suyun tatlı sesi adamın kulağına bir sevgili sesi gibi tatlı geldi, adamı sarhoş etti. Bunun üzerine adam duvardan taşlar, kerpiçler kopararak suya atmaya başladı. Bunun üzerine su adama seslendi. "- Ey adam bana niçin taş atıyorsun, bundan sana ne fayda var?" dedi. Adam yanık bir sesle cevap verdi. - "Ey su bu işin bana iki faydası var, onun için bu işten vazgeçmem. Birinci faydası suyun sesi susuzun kulağına en güzel bir musiki gibi gelir, ikincisi de kopardığım her taş, her kerpiç duvarı biraz daha alçaltıp, beni suya yaklaştırıyor." dedi. ________________________________ Adam ve su Su, pis bir adama: - "Ey pis adam koş bana gel ki seni temizleyeyim." dedi. Pis adam: - "Sudan utanıyorum." dedi. Su bunun üzerine: - "Eğer utanırsan nasıl temizleneceksin, bu pislik benim dışımda nasıl temizlenir." dedi. * Gönül ten havuzunda çamura bulandı, ama ten gönül havuzunda temizlendi. * Ten deniziyle gönül denizi birbirine bitişiktir, fakat aralarında bir berzah - bir aralık - vardır, birbirlerine kavuşmazlar. ________________________________ Şeyh ile padişah Bir padişah bir şeyhe bir gün: - "Benden bir şey dile." dedi. Şeyh cevap verdi. - "Ey padişah bana bunu söylemekten utanmıyor musun? Hele biraz daha yüksel de öyle konuş. Benim iki kölem var, onlar çok basit kimseler oldukları halde her gün sana hükmederler, emrederler?" dedi. Padişah bundan dolayı kızdı. - "Ey Şeyh bu sözün hatalı bir söz, kim bana emredebilir, o dediğin kişiler kimlerdir, söyle!" dedi. Şeyh gülerek cevap verdi: - "Sana emreden kölelerimden biri kızgınlık, diğeri şehvettir." dedi. ________________________________ Sarhoş ile çalgıcı Yabancı bir Türk seher vakti uyandı, sarhoşluğun verdiği mahmurlukla bir çalgıcı istedi. Çalgıcı gelerek bu sarhoş Türk'ün huzurunda çalıp söylemeye başladı. - "Bilmem ki ay mısın, put mu? Benden ne istersin bilmem? Sana nasıl hizmet edeyim bilemiyorum. Susup otursam mı, yoksa söyleyip inlesem mi? Sen benden ayrı değilsin, fakat ben nerdeyim sen nerdesin bunu bir türlü anlayamıyorum. Beni nasıl çekip bazen karalarda yürütüyor, denizlerde gezdiriyorsun?" Çalgıcı hep "bilmem, bilmem" ler dizip koşuyordu. Bunlar artıkça Türk'ün kızgınlığı da arttı. Yerinden fırlayarak çalgıcının boynuna bindi. Topuzunu havaya kaldırdı, tam çalgıcının beynine patlatacaktı ki bir çavuş koşup topuzu yakaladı : - "Efendim, dedi. Bir çalgıcı öldürmek size yakışmaz." Çalgıcıyı bırakan Türk : - "Bu saygısız herifin tekerlemesi kafamı şişirdi. Bre ahmak ne "bilmiyorum, bilmiyorum" deyip duruyorsun ne biliyorsan onu söyle. Ben : "Nerdensin, nerelisin? diye soruyorum sen " ne Haratlıyım, ne Belhliyim , ne Bağdatlıyım, ne Musullu, ne de Tebrizliyim , deyip uzatıyorsun, nereliysen söyle de kurtul. Burada meramını söylememek aptallıktır." - "Yahut da sana " ne yedin" diye sorsam " ne şarap içtim, ne kebap yedim, ne et yedim, ne tirit ne de mercimek" diyorsun, ne yediysen onu söyle kafi.? Çalgıcı : - "Ne yapayım" dedi. "Bütün ispatlar senden ürküp kaçıyor onun için var olanı bir türlü bulamıyorum. Bunun için de hep olmayanlardan bahsediyorum." dedi. ________________________________ Kazvinlinin vücudundaki dövme Gövdelerine, kol ve omuzlarına, kendilerine zarar vermeden iğne ile mavi dövmeler yaptırmak Kazvin halkının adetiydi. Bir Kazvinli, dövmecinin yanına gidip: - Bana bir dövme yap, fakat canımı acıtma, dedi. - Ne döveyim, diye sordu dövmeci. - Bir kükremiş aslan resmi olsun, dedi Kazvinli. Talihim aslanınki gibi, onun için aslan resmi olsun. Dövmeyi iyi yapmaya çalış! - Vücudunun neresine döveyim? -İki omuzumun arasına.. Dövmeci işine başlayınca, saplanan iğnelerden Kazvinlinin sırtı acımaya başladı: - Aman usta, diye bağırdı, öldürdün beni! - Aslan yapmamı istemiştin ya, dedi dövmeci. - Neresinden başladın, diye sordu Kazvinli. - Kuyruğundan. - Aman, kuyruğunu bırak gitsin. Onun kuyruğu ile benim kuyruk sokumum sızladı, iğne yarasından bana fenalık geldi, varsın kuyruksuz olsun. Dövmeci, aslanın bir başka tarafını yapmaya başladı. Kazvinli yine feryada başladı: - Şimdi neresini yapıyorsun? - Kulağını .. - Bırak, kulağı da olmasın. Bunun üzerine usta, aslanın bir başka yerini dövmeye başladı. Kazvinli tekrar bağırdı: - Bu üçüncü iğne ile neresini dövüyorsun? - Karnını .. - Çok acıtıyor, bırak karınsız olsun. Dövmeci şaşırdı, bir süre parmağı ağzında kalakaldı. Sonra iğneyi yere çarpıp: - Kuyruksuz, kulaksız, karınsız aslanı gören oldu mu, dedi, Allah bile böylesini yaratmamıştır! Ey kardeş, iğne darbesine sabret ki, nefsinin iğnesinden kurtulasın! ________________________________ . . . ...
[Edited at 2018-05-01 20:06 GMT] ▲ Collapse | |
|
|
Adnan Özdemir Türkiye Local time: 05:21 Member (2007) German to Turkish + ... İnce ince yaz kardeşim | Jun 20, 2018 |
Ne şiirler yazdım defterler dolusu Erotiği var, Eroslusu var, mor renkli Patlıcanlısı, Pembe renkli domateslisi bile var içlerinde... Erotik yazmak zordur Halbuki porno biraz daha kolaydır Porno deyince açık filimler akla gelmesin hemen Çok şeyin pornosu çevriliyor bu ülkede Üstelik +bilmemkaç uyarısız Erotik ne ki... İnşaatın pornosu var Futbolun pornosu var Yemeğin bile pornosu var ... See more Ne şiirler yazdım defterler dolusu Erotiği var, Eroslusu var, mor renkli Patlıcanlısı, Pembe renkli domateslisi bile var içlerinde... Erotik yazmak zordur Halbuki porno biraz daha kolaydır Porno deyince açık filimler akla gelmesin hemen Çok şeyin pornosu çevriliyor bu ülkede Üstelik +bilmemkaç uyarısız Erotik ne ki... İnşaatın pornosu var Futbolun pornosu var Yemeğin bile pornosu var Maskeli davranışlar da porno Endüstrinin insanları sürekli çalıştırma çabası bile Porno Var da var. Açık filim pornolarına karşı değilim ben Benim gibi sıradan bir insanın bile pornoları var (Yayınlanabilmesini çok isterdim, ama ünlü olmadığımdan hiç şansım yok bu konuda) Muharrem kardeşim Erotik şiir yazmak yürek ister Sen yazmaya devam et Şiir yazan insan istese de kötü olamaz Zaten.
[Edited at 2018-06-20 14:54 GMT] ▲ Collapse | | | Adnan Özdemir Türkiye Local time: 05:21 Member (2007) German to Turkish + ... Bir kedinin can çekişmesi (Kocayusuf'un ölümü) | Aug 7, 2018 |
Akşamdan sabaha kömürlüklerin orda Toprağın üstünde can çekişti Kocayusuf Çok anımız var birlikte, neler yaşamadık ki; Sıçan avlamamız Saksağanları birlikte kovalamamız Sevgi gösterisiyle akşamları Apartmana girerek benimle birlikte 3. kata çıkışı, Törensel bir şekilde kucağımda tekrar aşağıya inişi.. Topalosman'la yaptıkları revir savaşları... Revir boğuşmalarını kaybedince zaten ba�... See more Akşamdan sabaha kömürlüklerin orda Toprağın üstünde can çekişti Kocayusuf Çok anımız var birlikte, neler yaşamadık ki; Sıçan avlamamız Saksağanları birlikte kovalamamız Sevgi gösterisiyle akşamları Apartmana girerek benimle birlikte 3. kata çıkışı, Törensel bir şekilde kucağımda tekrar aşağıya inişi.. Topalosman'la yaptıkları revir savaşları... Revir boğuşmalarını kaybedince zaten başka biri olmuştu Topalosman'a yenildi, kabullenmişti de durumu Herhal bu boğuşmalarda kuyruğundan yaralanması götürendi onu ölüme Bir kedinin can çekişmesine ilk defa şahit oldum Sabahlara kadar yanında bulundum İnlemeleri, kesik kesik nefes almaları Sona doğru adeta hayatı gözünün önünden geçercesine Ön ayaklarını koşu bandında koşarcasına yattığı yerde sallaması... Gece mezarlıkta minicik mezarını hazırladıydım zaten Bu sabah erkenden gitti kara panterim benim Kendini herşeyden üstün gören insan cinsi Sana sesleniyorum: Can çekişmesi, vedası, gözleriyle sanki işaret edercesine teşekkür edişi İnan bu güzelliklerin çoğu sende yok Sanrın sadece kendini alemin efendisi sanman O kadar. Ey insan Etin yenmez Sütün içilmez Tüketirsin hep Kirletirsin Kendi cinsini bombalarsın... Ürettiğin nedir? Diğer canlılara faydan nedir? Ben deyeyim Koskocaman bir sıfır... Kara panterim, Kocayusufum benim Minnettarım sana Ölümü bana bir daha hatırlattığın için Yas yerinde büyüktür Herkesin yası kendine *-*
[Edited at 2018-08-08 00:58 GMT] ▲ Collapse | | | Adnan Özdemir Türkiye Local time: 05:21 Member (2007) German to Turkish + ... Kapitalizm mi dedin? | Jan 10, 2019 |
"İnsanın ihtiyaçları sonsuz" diyerek başladılar tükettirmeye Halbuki Adam Smith böyle mi demişti ondan emin değilim işte Modern çağlarda, kapitalizmde her şeyi tükettirme üzerine kurdular Sistem bunu gerektiriyor Yoksa çöker Sanayi devrimi ile başladı çok şey Vahşi kapitalizm Avrupa'yı kasıp kavurdu Kadındır-çocuktur demeden 18 saat çalıştırıldılar Gettolarda hayata tutunmaya çalıştılar... <... See more "İnsanın ihtiyaçları sonsuz" diyerek başladılar tükettirmeye Halbuki Adam Smith böyle mi demişti ondan emin değilim işte Modern çağlarda, kapitalizmde her şeyi tükettirme üzerine kurdular Sistem bunu gerektiriyor Yoksa çöker Sanayi devrimi ile başladı çok şey Vahşi kapitalizm Avrupa'yı kasıp kavurdu Kadındır-çocuktur demeden 18 saat çalıştırıldılar Gettolarda hayata tutunmaya çalıştılar... Yarış başlamıştı bir kere... Daha hızlı Daha modern Daha daha daha çok üretip-satma çılgınlığı. Çok macera yaşadı Avrupası, Amerikası, Japonyası Yaşamaya devam ediyor da halen... Sosyalist sistem de çare olamadı insanın ezilmesine Komünizm bir denemeydi, olmadı SSCB, Rinat Dasayev'in kaleci kazağında kaldı Kiril harfleriyle "CCCP" yani. Nereden başlasam tam bilemedim Ama neyi anlatacaktım, onu biliyorum Sanmayın ki teknoloji düşmanıyım Sanmayın ki karasaban hastasıyım Ama her şeyin bir kararı olmalı değil mi?? Yarışa, 80'lerde Çin de katıldı Ondan önce, Kore, Tayvan Türkiye, Yunanistan Kanada, Brezilya... İnsanlar öldü Japonya'da çok çalışmaktan Az kalsın ben de dikiyordum nalları Aynı sebepten... İktisatçılar, insanın ihtiyaçlarının sonsuz olduğunu Tekrarlar durur ya... Hiç de öyle değil Beslenme, Barınma ve Seks İşte size temel ihtiyaçlar Kapitalizm insanları çalıştırdıkça büyüyerek azdı Hastalandı insanlar, derbederleşti, köleleşti Tüketim çılgınlığına katılmayanlar Deli diye damgalandı. Tüketim için yaşamamak gerek Yaşayacak kadar tüketmek gerek Sağlıklı şehirlerde oturmak gerek Toprağı ilaçla ağılanmamış köylerde Keyif çatmak gerek Arada bir sefa pezevengi de olmak gerek Sefa pezevenkliğine zaman bırakmadı bu sistem işte... Çalış, çalış, çalış Emekli ol emekli ol emekli ol Tembihleriyle İnsanları köleleştirdi bu sistem İnsanlar zaten dünden razıydı köleleşmeye Yeter ki güdücüleri her şeyi ayarlasınlardı Rahat etsindi insan Rahat etmek? Ev-araba diyerek Kariyer diyerek Aç kalırsın bak diye tehdit ederek Onun modası geçti bunu al diyerek Yaşıtlarından geride kaldın Dünya turuna harcayacak para biriktirmelisin Yeni çıkan şeylerden hemen almalısın Ayfonunu yenilemelisin Şunu bunu onu değiştirmelisin diyerek Güdülediler insanları. Ve böyle güttüler, güdüyorlar... Dünya turuna para biriktirmek gözel be, de 40 ev biriktirene, arsa-arazi hastalarına ne demeli? Bilemedim... (H)avuçladılar insanları At gibi koşturdular Ve Koşturmaya devam ediyorlar Ya ben, ya ben?? Ben de kapitalizmin değirmenine su taşıyanlardanım Gün geldi, nerede kullanıldığını bilmediğim şeyleri çevirdim Gün geldi dua ettim, yeter bu kadar iş Bisiklete binmek istiyorum diyerek. Anladım, benim dememle bu kapitalizm çökmeyecek Birazcık insaniliktir aradığım Günde 5 saat çalışmak yeterdi bana Az tüketerek buna yaklaştım Şimdi daha huzurluyum Dostlar! 30000 kelimelik iş sizin olsun Verin bana biraz bahar yeli Bisikletlen Sertavulu aştım mı Değmeyin keyfime gitsin.
[Edited at 2019-01-10 12:32 GMT] ▲ Collapse | | | Pages in topic: < [1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13] > | To report site rules violations or get help, contact a site moderator: You can also contact site staff by submitting a support request » Çevirmenin Edebiyat Köşesi No recent translation news about Türkiye. |
Trados Business Manager Lite | Create customer quotes and invoices from within Trados Studio
Trados Business Manager Lite helps to simplify and speed up some of the daily tasks, such as invoicing and reporting, associated with running your freelance translation business.
More info » |
| Trados Studio 2022 Freelance | The leading translation software used by over 270,000 translators.
Designed with your feedback in mind, Trados Studio 2022 delivers an unrivalled, powerful desktop
and cloud solution, empowering you to work in the most efficient and cost-effective way.
More info » |
|
| | | | X Sign in to your ProZ.com account... | | | | | |