Pages in topic: < [1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13] > | Off topic: Çevirmenin Edebiyat Köşesi Thread poster: Haluk Erkan
| Adnan Özdemir Türkiye Local time: 14:15 Member (2007) German to Turkish + ... Nazi Gelini Zschaepe (Çepe) | Nov 28, 2013 |
Her duruşmada utanmadan gülümsüyorsun Sırtını dönüyorsun kanına girdiğin insanların yakınlarına karşı Hiç utanmıyorsun, "nasıl da kıydık canınıza pis Auslaender'ler sizi" der gibisin... Aslında sizi örgütleyen insansılara acıyorum. Tarihten hiç ders almadığınız belli Zschaepe! Zengin ettiğiniz avukatların sırıtmasından belli Anayasayı Koruma(ma) Dairesinin çalışmasından(!) belli! Belli, belli Altob... See more Her duruşmada utanmadan gülümsüyorsun Sırtını dönüyorsun kanına girdiğin insanların yakınlarına karşı Hiç utanmıyorsun, "nasıl da kıydık canınıza pis Auslaender'ler sizi" der gibisin... Aslında sizi örgütleyen insansılara acıyorum. Tarihten hiç ders almadığınız belli Zschaepe! Zengin ettiğiniz avukatların sırıtmasından belli Anayasayı Koruma(ma) Dairesinin çalışmasından(!) belli! Belli, belli Altobelli Attığınız gollerden(!) belli! Mahkeme-i Kübra'da görüşeceğiz kesin! ▲ Collapse | | | Adnan Özdemir Türkiye Local time: 14:15 Member (2007) German to Turkish + ... "Güneyyurta Selam" | Dec 14, 2013 |
Bilgisunarda (internet) gezinirken bu şiire rastladım. Şiir, Ermenek yöresinin "Güneyyurt-Gargara" kasabası ve çevresini anlatıyor. Köyüm, buranın 20 km kadar uzağında... Şiirin özelliği ise "Haydar Babaya Selam" şiirine yerel bir nazire olması... Neyse. Nazire ::: ... See more Bilgisunarda (internet) gezinirken bu şiire rastladım. Şiir, Ermenek yöresinin "Güneyyurt-Gargara" kasabası ve çevresini anlatıyor. Köyüm, buranın 20 km kadar uzağında... Şiirin özelliği ise "Haydar Babaya Selam" şiirine yerel bir nazire olması... Neyse. Nazire ::: 1) http://tr.wikipedia.org/wiki/Nazire 2) https://eksisozluk.com/nazire--79485?p=1 3) http://www.uludagsozluk.com/k/nazire/ 4) http://www.turkishstudies.net/Makaleler/327315822_76_Gültekinİbrahim-edb_s.pdf --Alıntıdır-- .................................................... .................................................... Tolbunarda çeşmelerin ağlasın Bük boyunca derelerin çağlasın Söylen yâre çiğdemleri bağlasın Bir yel varsa ulaştırsın bu yana Gurbetteki kara bahtım uyana. Hasan emmi hüddük çalar davara Ana’z abam su kesecek avara Konu komşu göçtü geldi civara Ay dede buluttan kaş ve göz eder Bundan geyri herkes başka söz eder. Bıngıldaşır oğlakların güpesi Davarlarla dolu dağın tepesi Çitme atar boz eşeğin sıpası Yaz ayları çayırları görmeli Gün inmeden kelif’lere girmeli. Hastalıklarıma şifa ot suyu Tekne alaflıysa içmez at, suyu Çekirgeler kametlerdi yatsıyı Cennet nasipse yaylamı isterim Aynı ruh canı ve teni isterim. N’oldu dolu çıkan denene senin Nazar m’oldu öten çenene senin Zehir mi verdiler kenene senin Bir nane böceklik canımız kalmış Bilmem sağlam hangi yanımız kalmış. Dursun abam maya çalar yoğurda Gelsin yüklü inek haydi bağırda Bir ağız yiyelim şimdi doğur da Tuluklar yok oldu bişekler bitti Dostluklar tükendi, komşuluk yitti. Muttan, Anamur’dan gelir Yörükler Harmanları hızlı sürer gölükler Yayla tarlaları bölük bölükler Birinde patates birinde kiraz Hepsinden yapılır az biraz biraz. Sarıbunar taş kumula dolmasın Çevresinde yeşilliği solmasın Gelen, geçen, uçan, susuz kalmasın N’oldu gözüm ufuklara bakarsın Neden öyle dargın durgun akarsın. Ekinler biçilir hep sıra sıra Çıkar halkım yaylalara ve kıra Kapıcıktan gelir odun ve çıra Kayalardan, kebenlerden geçerler Pınarlardan soğuk sular içerler. Kepirin başını orman yaptılar Zehir’i hastaya derman yaptılar Bin yıllık bir lafı ferman yaptılar Dedelerim kalksa görse ne derdi Dizlerini döver eyvah ederdi. Ümüş abam pişmaniye çekerdi Kadriy’abam ateşini yakardı Çoluk çocuk buruşuna bakardı Unutulmaz gecelerdi o zaman Yâd et geçmişini unutma aman. Yukarı salıda burma yolardık Yolunduktan sonra malı salardık Çalıdan çalıya kuş kovalardık Çalı çırpı yakar hemen üterdik Pinarların arasında yiterdik. Erden çıkılırdı yayla yoluna Seyrederdik gövde samanyolun Biter arpalar yoluna yoluna Birde geven söker sonra yakardık Kışın mal melale katık yapardık. Gövleme ateşi yakardık dağda İzlerdik dizilip solda ve sağda Gocanamız üzüm deşirir bağda Sonra köfünlere sarar gelirdik Dere boylarını yarar gelirdik. Katıran beleni yuvak kırığı Tolbunarın gövden geçer arığı Kaya serçesine taşın yarığı Yuva olur bir ömürü geçirir Yavrusunu büyütür ve uçurur. Kuşak pınarında iki söğüt var Söğütlerin duruşunda öğüt var Bir ömür yan yana bir çift yiğit var Bir kadın ki yanındadır erinin Sahibidir açığının sırının. Uzun salmadaki kınalı kuşlar Çağşaklarda tırmandığım yokuşlar Pınarlarda o endamlı akışlar Bir sinema şerididir gözümde Tek başına seyrederim özümde. Gözyaşıma bakma ondan kan akmaz İnsan olan beline hançer takmaz Ne garip ki kör tuttuğun bırakmaz Cennetimiz cehennem olmaktadır Zilhiccemiz muharrem olmaktadır. Kuş gibi uçtuğum üssüz kepiri Taşlarında kına elde köpürü Bir ardıç pürüyle evi süpürü Selam size yalın ayak yıllarım Sevdiğime dağdan dağa ünlerim. Bulgurca cızıldar közün üstünde Kimse bilmez kaş var gözün üstünde Bütün gözler daim azın üstünde Bulgurca ve bicci kapış kapıştır Hemen hazırları saca yapıştır. Koca taşa yıldırımlar çakınca Sel suyuyla dereleri akınca Kızlar diler “ileğm sağma” çıkınca Selam olsun yaylaların şanına Sen mutlu ol geleceğiz yanına. Kınalı keklikler enginde uçar Ürkektir en ufak bir şeyden kaçar Ardından palazlar dağılır naçar Kimi yakalanır girer kabağa Kimi büyüyünce düşer tabağa. İftar zamanları kıble yönünde El çomaç beklerdik cami önünde Güneşi izlerdik kızıl ininde O zaman orucu tutmayan yoktu Karın aç olsa da gönlümüz toktu. Ülker çıkar nal sesleri başlardı Monam pateyi geceden haşlardı Benim halkım ne hoş vatandaşlardı Yayla yollarında hep karışırdık Eşeklerle katırlar yarışırdık. Her tepe, her in ve her yerde kazı Bazen çoğu çıkar bazen de azı Var ise çevrede işaret, yazı Her yer definedir, her taraf altın Taşeli’m dolusun üstün ve altın. Kayanın böğründe olur salmalar Taşın arasından biter elmalar Nerede çift elle çaşır yolmalar Baldıranlar ışıl ışıl yeşerir Şifa arayanlar gelir deşirir. Kuşak pınarında davar sürüsü Biri gider, yeni gelir birisi Ballıklarda durur köyün arısı Çağşakları sarmış kısa meşeler İçinden geçerken herkes şaşalar. Bacılar teknede buğday yuyarlar Kim ne derse, ne söylerse duyarlar Bıçaklarla çirkli ceviz oyarlar Ne güzeldir darı ile yemesi Ardından şükredip bir oh demesi. Her canlı yanından geçtiğimizde İnlerdi yayladan göçtüğümüzde Pınardan son bir su içtiğimizde Dilsiz kayalar ve mor karamıklar Her canlı gelecek yazı sayıklar. Atmacalar yolumuzu keserdi Kırlangıçlar rüzgâr gibi eserdi Kır serçesi dönenlere küserdi Yaylaların kısa olur yazları Yağır baş ve sürmeli palazları. Çakıllara domatesler dilinir Kuru fürek Taşeli de bilinir Koca kışta her sofrada bulunur Şimdi tüm cipslerin çeşnisi oldu Güzün ambarlarda bitekler doldu. Yaz Mükremin şiirlerin okunsun Zülfiyare dokunursa dokunsun Herkes kasden hatalardan sakınsın Geleceğe sevap koda, suç koma Her şeyi yap sanda asla aç koma. Mükremin KIZILCA .................................................... .................................................... "(Bu şiir yazarın 99 mısradan oluşan “Güneyyurta Selam” adlı eserinden alınmıştır. Bu eser Azerbaycanlı Şair Hüseyin Şehriyarın ”Haydar Babaya Selam” isimli şiirine yerel bir naziredir)" Kaynak: http://www.guneyyurthaber.com/haber_detay.asp?haberID=1277
[Edited at 2013-12-14 05:06 GMT] ▲ Collapse | | | Adnan Özdemir Türkiye Local time: 14:15 Member (2007) German to Turkish + ... eski bir şiirim. prozda başka bir köşede duruyordu... buraya aldım | Dec 20, 2013 |
Zeynep ile İzaskun bir aşkım vardı vaktinde adı zeynepti, sonradan bir aşkım daha oldu adı izaskun... zeynep benim topraktı ama parfüm kokardı, izaskun başka topraktı ama yağmur sonrası toprak gibi kokardı... zeynep parfümü bol sürerdi öpmekten kaçardım izaskun parfümsüzdü. bazen ben gibi kötü kokardı ama öpmeye doyamazdım Ado -------- İlk yayım: 30 Temmuz 2009 / Proz.com | | | Haluk Erkan Türkiye Local time: 14:15 German to Turkish + ... TOPIC STARTER Yolsuzluk Hakkında | Mar 1, 2014 |
Bay Keuner yaşadığı dönemdeki bir toplulukta saf hükümden bahsederken, bunun sadece yolsuzlukla savaşarak elde edilebileceğini söyler. Bunun üzerine katılımcıların çoğu bu sırada yolsuzluğa nelerin dâhil olduğunu sorar. ''Para'', der Bay Keuner hiç beklemeden. Toplantıdakiler buna çok şaşırır ve hatta kızarak başlarını sallayanlar da olur. Bu, insanların daha kibar şeyler beklediğini gösterir. Aynı zamanda da insanların, rüşvet alanlardan daha kibar, manev... See more Bay Keuner yaşadığı dönemdeki bir toplulukta saf hükümden bahsederken, bunun sadece yolsuzlukla savaşarak elde edilebileceğini söyler. Bunun üzerine katılımcıların çoğu bu sırada yolsuzluğa nelerin dâhil olduğunu sorar. ''Para'', der Bay Keuner hiç beklemeden. Toplantıdakiler buna çok şaşırır ve hatta kızarak başlarını sallayanlar da olur. Bu, insanların daha kibar şeyler beklediğini gösterir. Aynı zamanda da insanların, rüşvet alanlardan daha kibar, manevi şeyler vasıtasıyla rüşvet almalarını beklediklerini ve rüşvet alan birinin maneviyattan uzak olduğu iddia edilmemesini istediklerini gösterir. Çoğu insanın ödüllerle kendisine rüşvet verilmesine müsaade ettiği bilinir. Burada şunu demek isterler: yani parayla değil. Kanıtlanarak hakkı olmadan para alanların aldıkları para ellerinden alınırken, aynı şekilde hak etmeden alınan ödüllerinse sahiplerinde kalması istenir. Sömürücülükle suçlananların çoğu, hükmetmek için para aldıklarını insanları inandırmaya çalışmayı, kendilerine para almak için hükmettiklerinin söylenmesine yeğliyorlar. Ancak paralı olmak hükmetmek anlamına geldiğinden, hükmetmek para çalmayı hiç bir zaman affettiremez. -------------------------------------------------------------------------- Über Bestechlichkeit Als Herr Keuner in einer Gesellschaft seiner Zeit von der reinen Erkenntnis sprach und erwähnte, dass sie nur durch die Bekämpfung der Bestechlichkeit angestrebt werden kann, fragten ihn etliche beiläufig, was alles zu Bestechlichkeit gehöre. „Geld“, sagte Herr Keuner schnell. Da entstand ein großes Ah und Oh der Verwunderung in der Gesellschaft und sogar ein Kopfschütteln der Entrüstung. Dies zeigt, dass man etwas Feineres erwartet hätte. So verriet man den Wunsch, die Bestochenen möchten doch durch etwas Feines, Geistiges bestochen worden sein, und: man möchte doch einem bestochenen Mann nicht vorwerfen dürfen, dass es ihm an Geist fehle. Viele, sagt man, ließen sich durch Ehren bestechen. Damit meint man: nicht durch Geld. Und während man Leuten, denen nachgewiesen war, dass sie unrechterweise Geld genommen hatten, das Geld wieder abnahm, wünscht man jenen, die ebenso unrechterweise Ehre genommen haben, Ehre zu lassen. So ziehen es viele vor, die der Ausbeutung angeklagt werden, glauben zu machen, sie hätten das Geld genommen, um herrschen zu können, als dass sie sich sagen lassen, sie hätten geherrscht, um Geld zu nehmen. Aber wo Geldhaben herrschen bedeutet, da ist herrschen nichts, was Gelstehlen entschuldigen kann. ___________________________________________________________________ Bertold Brecht Die Geschichten vom Herrn Keuner Çeviri Haluk Erkan
[Bearbeitet am 2014-03-01 08:16 GMT] ▲ Collapse | |
|
|
50 Tl'nin arkasında resmi bulunan romancı | Mar 4, 2014 |
Fatma Aliye Topuz'un aynı zamanda çevirmen olduğunu yeni öğrendim. | | | Adnan Özdemir Türkiye Local time: 14:15 Member (2007) German to Turkish + ... Kedi olmak yeterdi bana | Jun 9, 2014 |
Kedi olsaydım, kedi olarak gelseydim keşke şu yalan dünyaya Mırmır, motor sesi, gruk gruk, envai çeşit ses çıkarsaydım Yeterdi bana. Geceleri parklarda oynasam, ağaçlara tırmansam... Kardeşim Çakır'la avcılık oyunları oynasaydım... Saatçi Deli Hasan akşamları uğrasaydı torbasında kasap payı ile Çekseydi tüm kömürlük kedilerine günlük ziyafetini. Aralarında ben de olsaydım, adım; Tekir, Çakır, �... See more Kedi olsaydım, kedi olarak gelseydim keşke şu yalan dünyaya Mırmır, motor sesi, gruk gruk, envai çeşit ses çıkarsaydım Yeterdi bana. Geceleri parklarda oynasam, ağaçlara tırmansam... Kardeşim Çakır'la avcılık oyunları oynasaydım... Saatçi Deli Hasan akşamları uğrasaydı torbasında kasap payı ile Çekseydi tüm kömürlük kedilerine günlük ziyafetini. Aralarında ben de olsaydım, adım; Tekir, Çakır, Şerafettin filan olsaydı Ayak tıpırtılarından kimin gelmekte olduğunu anlayıverseydim hemen Kulaklarımı radar gibi çevirseydim dört bir yana, kulak kabartsaydım Uzaktaki farenin nefes alışını dinleseydim heyecanla… Böcek, uçan-kaçan, fare, tuttuğum gibi pençelerimle Topumu oynasam, afiyetle yemeğimi yeseydim. Kendi boğazları için evlerine toba torba yiyecek taşıyan insanlar(!) az eksik olsaydı Daha çok olsaydı şu şehir hayatında kedileri de düşünen delilerden. Keşke kedi olarak gelseydim şu yalan dünyaya Kedi olmak yeterdi bana.
[Edited at 2014-06-09 00:42 GMT] ▲ Collapse | | | Adnan Özdemir Türkiye Local time: 14:15 Member (2007) German to Turkish + ... Elbet bir gün gideceğiz | Nov 21, 2014 |
Elbet bir gün gideceğiz buralardan Dile kolay 15, Proz’un yaşı Sessizce gidenler olmuş Bazılarımız gitmiş, haberimiz olmamış… Nicole gitmiş, Can gitmiş, Hans gitmiş... Kimbilir daha niceleri gitti de haberimiz olmadı! Bakalım bu kubbede hoş bir sadâ bırakabilecek miyiz? Ebediyet, bilinmezlik… | | | Haluk Erkan Türkiye Local time: 14:15 German to Turkish + ... TOPIC STARTER Murathan Mungan | Dec 26, 2014 |
Bir Yılın Son Günleri I. Bir yıl daha bitiyor İşte bu kadar duru,bu kadar yalın Bu kadar el değmemiş Sıradan bir gerçeği daha kolları bağlı hayatımızın Bu şiire nasıl dahil edilebilir bir yılın son günleri Her sonda,her başlangıçta ve her defasında Alır gibi başkasını karşımıza Perdeler çekip,ışıklar söndürüp oturup yatağın içinde bir başımıza Sorgulamak kendimizi<... See more Bir Yılın Son Günleri I. Bir yıl daha bitiyor İşte bu kadar duru,bu kadar yalın Bu kadar el değmemiş Sıradan bir gerçeği daha kolları bağlı hayatımızın Bu şiire nasıl dahil edilebilir bir yılın son günleri Her sonda,her başlangıçta ve her defasında Alır gibi başkasını karşımıza Perdeler çekip,ışıklar söndürüp oturup yatağın içinde bir başımıza Sorgulamak kendimizi Öğrenmek ikimizin anadilini,ikinci belleğimizi Öğrenmek kendimizle hesaplaşmanın buzul ilişkilerini Bu aynanın dehlizlerinde gezinirken görürüz Karanlık günlerimizin kenar süslerini Biterken yılın son günleri Biliyoruz takvimler belirlemez değişimin mevsimlerini Gençlik ikindilerini Kargınmış bir çocuktuk büyüdüğümüzden beri. II. Bir yıl daha bitiyor Düşlerim ,tasalarım,yarım kalmış onca şey Her yıl biraz daha kısalıyor bir öncekinden Bana mı öyle geliyor Yoksa daha mı hızlı ilerliyor zaman İnsan yaşlanırken? III. Kırdım mı incittim mi birilerini? Kimleri kazandım, yitirdiklerim kimler. Kendimi yeniledim mi yazdıklarımda? Yeniden düşünmeliyim Dostluklarımı, ilişkilerimi Dağınık yatağım, mutsuz yatağım Çoğalttım mı eksiklerimi? Gözlerim çocukluk fotoğraflarında mı kaldı Yitirdim mi yoksa masumiyetimi? Borçlarımı ödedim mi? Doğru seçtim mi soruların fiillerini? Tırnaklarım kesilmiş, dişlerim fırçalanmış, saçlarım taranmış, giysilerim ütülü, odam düzenli mi? Ödünç aldığım kitapları geri verdim mi? Geri verdim mi aldıklarımı: Aşkları, dostlukları, sevgileri, güvenleri, bağları Kitaplara, sayfalara, satırlara borcumu ödedim mi? Yokladım mı duygularımı Hala sevebiliyor muyum insanları? Ovmalı gümüşleri, bakırlarımı; cila geçmeli ahşaplarıma Ovmalı umutları Saklı tutmalı gelecek inancını, yarınları eksik etmemeli ağzımızdan Hançer kıvamındaki o karamizah tadını Şimdi oturup uzun bir hasretlik mektubu yazmalıyım Yavuz'a Sonra köşe başından bir demet çiçek alıp öyle başlamalıyım akşama Yeni bir yıla Ama nedense herşeyin tadı dağılıyor ağzımda Bir sap çiçek mi taşısam yoksa ağzımın kıyısında Aydınlık rengi vursun diye gözlerimdeki buluta IV. Ey uzak akrabalarım, üvey aşklarım Mevsim sonu dostlarım, işporta malı ayrılıklar Arkadaş ölümleri, dost hançerleri, talan ettiğimiz zulalar Gece telefonları, ıssız konuşmalar Mağrur incelikler, vurgun yemiş ilişkiler Bırakılmış mektuplar Ve yurdumun her karış toprağında tefrika edilen karanlık Ey hayatıma girenler ve çıkanlar Uçurum duygusuyla yaşadığımız hayat ey O kadar çok anlattım ki Kendime kaldım anlatmaktan... Bunaldım kendisiyle boğuşmasını Başkalarında çözmeye çalışan insanlardan Usandım sözcük oynamalarından, tılsımlı sıfatlardan, Ofset duyarlılıklardan Kaç zamandır bir ermiş dinginliği havalandırıyor dizelerime açılan pencereleri, Durup bakıyorum akşam sularında zaman kavramlarına, Zamanı düşünüyorum; koyuluyorum Anlamını yitiriyor ''şimdiki zaman''ın boş yüceliği, tarihin unutkan sayfalarındaki mürekkep lekeleri İşimin başına dönüyorum içimde ıssız bir gönül erinci Kaç zamandır duru, yalın, çalışkan, iyi insanlar özlüyorum ''içtenliğin'' yada ''dünya görüşünün'' kirletmediği Kendime bir yeni yıl kartı yazarak bunları diliyorum. V. Sabahları açık penceremin soluduğu kent Nabzında yüzyılın dağınık sancısı Dumanı üzerinde tüten yıkıntılar Hangi anlamı kuşanabilir şimdi yeni bir yıl Umutsuzluk sözlüğünden karşılıklar aranırken hayata Hangi söküğünü dikebilir bu yaralı kuşak Hangi yüreğe öğretilebilir unutmak! Aranıp duruyorum adresini yitirdiğim insanları Vitrin camlarına yansıyan yüzlerde Bilmiyorum kalmış mıdır adresini yüzlerinde taşıyan insanlar Hala bir umut var mıdır Çıkmaz bir sokağa benzeyen bu avare avunması vitrinlerde Murathan Mungan ▲ Collapse | |
|
|
Haluk Erkan Türkiye Local time: 14:15 German to Turkish + ... TOPIC STARTER
usulca kulağıma fısıldıyor viyanalı kadın ilk ve son kez ich liebe dich ayrılığın acısı o an bağrımı yakmış küçük odamın kiracısı alkolik bir taksi şoförü eve geliş saati sabahın körü gidince yerine isveçli karl der lange geliyor kraliyet ailesi gibi terbiyeli sonrasında üflenti sarışın güzel larissa (yandaki kafede bilardo oynuyoruz) küçük odam dönme dolap karl gidiyor larissa geliyor burası almanya ali... See more usulca kulağıma fısıldıyor viyanalı kadın ilk ve son kez ich liebe dich ayrılığın acısı o an bağrımı yakmış küçük odamın kiracısı alkolik bir taksi şoförü eve geliş saati sabahın körü gidince yerine isveçli karl der lange geliyor kraliyet ailesi gibi terbiyeli sonrasında üflenti sarışın güzel larissa (yandaki kafede bilardo oynuyoruz) küçük odam dönme dolap karl gidiyor larissa geliyor burası almanya ali gidip veli gelecek hali yok ya ruh gibi dolaşıyorum etrafta guten morgen diyen kıza bir hafta aşığım bazen serseri bir mayın dokunanın elinde patlıyorum rolf’u arıyor gözlerim görlitzer parkında ayyaşlar keşlerin arasında berlin’in göbeğinde aç karınlarıyla kiliseye sığınmışlar tanrıya inanmasalar da (açlıktan ölmesinler diye bu soğukta) bir tabak yavan aşla bir somun bayat ekmek rahibelerden garibanlara buz kesmiş ellerim ceplerimde nefesim buzlu duman gevrek almak için yoldayım yine kreuzberg’te memleket benim için artık sadece bir kuru gevrekten ibaret beni çağıran haberse öz anadilimden ya kırk bin papel yollarsın ya da atarız vatandaşlıktan (papiertiger rütbesi kadar açgözlü aptal ve hantal) neyse apar topar uçuyorum memlekete meğerse daha dün atılmışım vatandaşlıktan hançeri yemiş miyim sırtımdan yeniden başvur oğlum diyor nüfus müdürü gayet sakin dokuz ay on gün sonra askere on dört ay yan gelip yatıyorum kıyısına dicle’nin püfür püfür aklımda kalan uzman çavuşun savurduğu o küfür BEYNİNİ ... BEYİNSİZ JAPON ASKERLERİ adam olmayan bir şeyi becerdiğine göre hem biz zaten japon da değiliz (suratına küt diye yapıştırmıyoruz) yani istesek adamı mahkemeye bile veremiyoruz dört kilo almış dönüyorum eve tezkereyle yolda bir şekerli kahve bir tel de cigara Haluk Erkan © 2015
[Bearbeitet am 2015-01-31 13:52 GMT] ▲ Collapse | | | Haluk Erkan Türkiye Local time: 14:15 German to Turkish + ... TOPIC STARTER
Kendine güvendiğin için yalancı değilsin. Yalan dolan bilmediğin için yalan karşısında yenileceksin. Yalanın gücü doğrunun güçsüzlüğünden değildir. Yalan teşkilat kurmuş, doğru yalnızdır. Yalanın geleneği var, senin doğrunun her gün yeniden yaratılması gerek. Her gün bir şafak çiçeği gibi yeniden açması gerek. Sen yenileceksin. Yenilmenin tadına varacaksın. Doğru yenilmeli. Yenilmeyen doğru yenmiş sayılmaz. Doğru yenile yenile öyle keskin bir hale g... See more Kendine güvendiğin için yalancı değilsin. Yalan dolan bilmediğin için yalan karşısında yenileceksin. Yalanın gücü doğrunun güçsüzlüğünden değildir. Yalan teşkilat kurmuş, doğru yalnızdır. Yalanın geleneği var, senin doğrunun her gün yeniden yaratılması gerek. Her gün bir şafak çiçeği gibi yeniden açması gerek. Sen yenileceksin. Yenilmenin tadına varacaksın. Doğru yenilmeli. Yenilmeyen doğru yenmiş sayılmaz. Doğru yenile yenile öyle keskin bir hale gelmeli ki... Yüz bin yıl su altında yıkanmış, düzelmiş çakıl taşı gibi. Yaşar Kemal (1923 - 2015) ______________________________________________ Allah rahmet eylesin... ▲ Collapse | | | Haluk Erkan Türkiye Local time: 14:15 German to Turkish + ... TOPIC STARTER 100. Yıl Anısına | Mar 16, 2015 |
Die Verwandlung Als Gregor Samsa eines Morgens aus unruhigen Träumen erwachte, fand er sich in seinem Bett zu einem ungeheueren Ungeziefer verwandelt. Er lag auf seinem panzerartig harten Rücken und sah, wenn er den Kopf ein wenig hob, seinen gewölbten, braunen, von bogenförmigen Versteifungen geteilten Bauch, auf dessen Höhe sich die Bettdecke, zum gänzlichen Niedergleiten bereit, kaum noch erhalten konnte. Seine vielen, im Vergleich zu seinem sonstigen Umfang kläglic... See more Die Verwandlung Als Gregor Samsa eines Morgens aus unruhigen Träumen erwachte, fand er sich in seinem Bett zu einem ungeheueren Ungeziefer verwandelt. Er lag auf seinem panzerartig harten Rücken und sah, wenn er den Kopf ein wenig hob, seinen gewölbten, braunen, von bogenförmigen Versteifungen geteilten Bauch, auf dessen Höhe sich die Bettdecke, zum gänzlichen Niedergleiten bereit, kaum noch erhalten konnte. Seine vielen, im Vergleich zu seinem sonstigen Umfang kläglich dünnen Beine flimmerten ihm hilflos vor den Augen. »Was ist mit mir geschehen?«, dachte er. Es war kein Traum. Sein Zimmer, ein richtiges, nur etwas zu kleines Menschenzimmer, lag ruhig zwischen den vier wohlbekannten Wänden. Über dem Tisch, auf dem eine auseinandergepackte Musterkollektion von Tuchwaren ausgebreitet war – Samsa war Reisender – hing das Bild, das er vor kurzem aus einer illustrierten Zeitschrift ausgeschnitten und in einem hübschen, vergoldeten Rahmen untergebracht hatte. Es stellte eine Dame dar, die mit einem Pelzhut und einer Pelzboa versehen, aufrecht dasaß und einen schweren Pelzmuff, in dem ihr ganzer Unterarm verschwunden war, dem Beschauer entgegen hob. Gregors Blick richtete sich dann zum Fenster, und das trübe Wetter – man hörte Regentropfen auf das Fensterblech aufschlagen – machte ihn ganz melancholisch. »Wie wäre es, wenn ich noch ein wenig weiterschliefe und alle Narrheiten vergäße«, dachte er, aber das war gänzlich undurchführbar, denn er war gewöhnt, auf der rechten Seite zu schlafen, konnte sich aber in seinem gegenwärtigen Zustand nicht in diese Lage bringen. Mit welcher Kraft er sich auch auf die rechte Seite warf, immer wieder schaukelte er in die Rückenlage zurück. Er versuchte es wohl hundertmal, schloß die Augen, um die zappelnden Beine nicht sehen zu müssen, und ließ erst ab, als er in der Seite einen noch nie gefühlten, leichten, dumpfen Schmerz zu fühlen begann. ------ Dönüşüm Gece boyunca yatağında karabasanlarla cebelleşen Gregor Hamsa sabah olup uyandığında dehşet verici bir haşereye dönüştüğünü fark etmişti. Zırh gibi sert sırtının üzerinde yatıyor ve başını biraz kaldırdığında, yay biçiminde çıkıntılarla bölmelere ayrılmış kubbemsi kahverengi karnını görebiliyordu. Aynı yükseklikteki zar zor yerinde duran yorgan neredeyse tümüyle yataktan aşağıya kaymak üzereydi. Gövdesine kıyasla çok cılız kalan bacakları, gözlerinin önünde sanki biçare dans ediyorlardı. “Ne oldu bana böyle?” diye düşündü. Bu bir rüya değildi, hayal de görmüyordu. Burası kendi odasıydı. Normalde insanların oturduğu, biraz küçük ama bildiği dört duvarın içindeki bir odaydı. Kumaş örnekleri koleksiyonunun yayılmış olduğu masanın üzerinde – Samsa pazarlamacıydı – kısa süre önce mecmuanın birinden keserek altın kaplamalı güzel bir çerçevenin içine yerleştirdiği bir resim asılıydı. Resimde kürk şapkası, kürk fuları olan ve kolu dirseğine kadar içine gömülü kürk manşonu resme bakana doğru tutmuş dimdik oturan bir hanımefendi görülüyordu. Georg bakışlarını pencereye doğru yöneltti ve kasvetli hava – pencerenin teneke pervazından yağmurun tıkırtısı duyuluyordu – içini daha da karartmıştı. “Biraz daha uyusam ve bütün bu saçmalıkları unutsam” diye düşündü. Sağ tarafında yatmaya alışık olduğundan bu gerçekten mümkün değildi ve içinde bulunduğu durum itibariyle kesinlikle sağ tarafına dönemiyordu. Kendini ne kadar sağ tarafa attıysa da yalpalanarak tekrar sırt üstüne geliyordu. Belki yüz kere denemiş, havada çırpınan bacaklarını görmek zorunda kalmamak için gözlerini kapatmıştı. Ta ki sağ tarafında şimdiye kadar hissetmediği bunaltıcı bir ağrı duyana kadar devam etti. _________________________________________________ Franz Kafka, Die Verwandlung, 1915 Özgün çeviri: Haluk Erkan, 2015
[Bearbeitet am 2015-03-16 11:34 GMT] ▲ Collapse | | | Haluk Erkan Türkiye Local time: 14:15 German to Turkish + ... TOPIC STARTER SERSEM HERİF ve CÜCE AĞACI | Mar 23, 2015 |
Dün gece bir mezar kazıyordum rüyamda ya da bir mezar kazdığımı sanıyordum. Anlaman lazım, kaybolmuştum fırtınada, uçsuz bucaksız bir ovada. Korkunç bir yağmur vardı ve yıldırımlar her zaman çocukluğumdaki gibi çakardı. Yağmuru terliyordum ve gözlerimden tuzlu sular damlıyordu. Bir ara elimdeki küreği bir kenara bıraktım Ve ısısız ovaya şöyle bir baktım. Havada dehşet ve trajedi kokusu vardı ... See more Dün gece bir mezar kazıyordum rüyamda ya da bir mezar kazdığımı sanıyordum. Anlaman lazım, kaybolmuştum fırtınada, uçsuz bucaksız bir ovada. Korkunç bir yağmur vardı ve yıldırımlar her zaman çocukluğumdaki gibi çakardı. Yağmuru terliyordum ve gözlerimden tuzlu sular damlıyordu. Bir ara elimdeki küreği bir kenara bıraktım Ve ısısız ovaya şöyle bir baktım. Havada dehşet ve trajedi kokusu vardı Ateşim belki de 39 falandı. Sonra birden sıcak birşeyler düşünüp titrememi durdurdum. Ani bir kararla bazı şeyleri durduk yere iyiye yordum. Mesela yağmuru ve ıssızlığı severdim, toprakla uğraşmayı da. Ve madem ki mezarı kazan bendim O vakit ölen de ben değildim. Biraz oturup dinleneyim dedim. ‘‘Hey!’’ dedi arkamdaki çalı ‘‘Ney?’’ dedim ‘‘İşin daha bitmedi mi?’’ ‘‘Bilmiyorum ama biraz yoruldum’’ ‘‘Sersem herif !’’ dedi bana, aslında bir çalı değil bir bonsai’ydi Ve ismi de Şibumi’ydi. ‘’Ne çabuk unuttun, buraya beni özgürleştirmeye gelmiştin, ve tüm o popüler kültür gerizekalıları gibi ismimdeki S’yi Z zannettin. Cüce bir japon ağacını özgürleştirecekken, geçmişinden aptal bir kabusa dalarak, beni gömmeye çalıştığın bir uyuşturucu farzettin. Ah be güzel evladım, bitir işini de sonra konuşalım...’’ O sırada yağmur ve yıldırımlar dindi, Güzel, gülümser bir güneş oltasını gökyüzüne saldı. Ova hala ıssızdı ama gözalabildiğine çim. ‘‘Anla artık’’ dedi Şibumi, ‘‘Her şey aslında senin için. Güneş ve fırtına, Mavi gök ve yıldırımlar, Çukur ve çim, kabus ve rüya... Çünkü hayat bu biçim’’ Sonra cüce ağaç Şibumi’yi saksısından çıkarıp uçsuz bucaksız toprağa gömdüm, özgürce büyüsün diye. Konuştuk onunla süresiye Biz konuştukça o büyüdü Ve benim içimi pırıl pırıl bir yeni bahar bürüdü. Sustuk sonra günlerce Büyümek için susmak ve dinlenmek de gerek Yapraklarını budadım toprağını suladım. Altına uzandım en son Eskiden olsa bi sigara yakardım Bu sefer gökyüzüne dalıp yorgun ve neşeli bir şarkıyı ıslıkla mırıldandım. ‘‘Sen de bir ağaçsın aslında’’ dedi en son Şibumi ‘‘Hem de binlerce yıllık. Ama bodurluk ediyorsun bazen. Olabilir, senin de herkes kadar kafan karışık. Dal ve yaprak hep güneşe uzanır unutma, toprak ve köklerse dik durmak için içine gömülmek için sanma’’ ‘‘Anlaşıldı evlat’’ dedim, ‘‘kafa ütüleme, şarkımın en güzel yeri, istersen sen de söyle, bak aynen şöyle; Haydi hoppa tra la la Vay beni oy yeah yeah yeah!’’ Derin bir nefes alıp sabırla gülümsedi, ‘‘sersem herif’’ dedi içinden ‘‘Meyve de vereydin daha iyiydi’’ dedim, çocuk gibi şımarık bi neşenin en dibinden. Togan Altan ▲ Collapse | |
|
|
Haluk Erkan Türkiye Local time: 14:15 German to Turkish + ... TOPIC STARTER amore posthum | Dec 9, 2015 |
aklım başımdan uçtu gitti seni düşleye düşleye gözlerim perde indi yolun gözleye gözleye saçım aklar düştü cevabın bekleye bekleye lafım sözüm yok artık yazdığım yetim kaldı kalalı haluk erkan © 2015 | | | Haluk Erkan Türkiye Local time: 14:15 German to Turkish + ... TOPIC STARTER Gölgeler ve Gerçeklik | Dec 16, 2015 |
Filozoflar duyularına dayanarak değil de düşünmeyle gerçekliğin doğasını keşfeder. Bu fikri anlatmak için Platon bir mağarayı betimler. Bu hayali mağarada, yüzleri duvara dönük, zincirlerle bağlı insanlar vardır. Önlerinde, gerçek şeyler olduğuna inandıkları titreşen gölgeleri görebilirler. Gördükleri gerçek değil, arkalarında yanan bir ateşin önünde duran nesnelerin meydana getirdiği gölgelerdir. Bu insanlar tüm yaşamlarını, duvara yansıyan gölgeler... See more Filozoflar duyularına dayanarak değil de düşünmeyle gerçekliğin doğasını keşfeder. Bu fikri anlatmak için Platon bir mağarayı betimler. Bu hayali mağarada, yüzleri duvara dönük, zincirlerle bağlı insanlar vardır. Önlerinde, gerçek şeyler olduğuna inandıkları titreşen gölgeleri görebilirler. Gördükleri gerçek değil, arkalarında yanan bir ateşin önünde duran nesnelerin meydana getirdiği gölgelerdir. Bu insanlar tüm yaşamlarını, duvara yansıyan gölgelerin gerçek dünya olduğunu düşünerek geçirirler. Sonrasında içlerinden biri zincirlerini kırar ve ateşe doğru döner. Gözleri ilkin bulanıktır, ama sonra nerede olduğunu görmeye başlar. Mağaradan sendeleyerek çıkar ve nihayet güneşe bakabilir. Mağaraya geri döndüğünde, dışarıdaki dünya hakkında söylediklerine kimse inanmaz. Zincirlerini kıran kişi bir filozof gibidir. Görünüşlerin ötesini görür. Sıradan bir insan gerçeklik hakkında az bir fikre sahiptir, çünkü onu derinlemesine düşünmektense, hemen önünde duran şeye bakmaktan hoşnuttur. Ne var ki görünüşler aldatıcıdır. Gördükleri gölgelerdir, gerçeklik değil. ▲ Collapse | | | Haluk Erkan Türkiye Local time: 14:15 German to Turkish + ... TOPIC STARTER Seikilos Ağıdı | Jan 2, 2016 |
Parılda yaşarken Bırak gamí tasayı bir kenera Hayat dediğin bu kadar kısayken Ve herşey zamana yenik düşerken ---------------------------------------- Sümerlerden kalma bilinen en eski ikinci şarkının sözleri. Aydın yakınlarındaki Tralleis antik kentinde eski yunancasıyla beraber bulunmuştur. | | | Pages in topic: < [1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13] > | To report site rules violations or get help, contact a site moderator: You can also contact site staff by submitting a support request » Çevirmenin Edebiyat Köşesi No recent translation news about Türkiye. |
Wordfast Pro | Translation Memory Software for Any Platform
Exclusive discount for ProZ.com users!
Save over 13% when purchasing Wordfast Pro through ProZ.com. Wordfast is the world's #1 provider of platform-independent Translation Memory software. Consistently ranked the most user-friendly and highest value
Buy now! » |
| Trados Studio 2022 Freelance | The leading translation software used by over 270,000 translators.
Designed with your feedback in mind, Trados Studio 2022 delivers an unrivalled, powerful desktop
and cloud solution, empowering you to work in the most efficient and cost-effective way.
More info » |
|
| | | | X Sign in to your ProZ.com account... | | | | | |